Geçen hafta bir sosyal medya paylaşımımda İzmir’de çok sevilen ve Mardinlilerle özdeşleşmiş midye dolmanın aslında bir Girit geleneği olduğunu söylemiştim. Genelde sosyal medyada hatalı bir paylaşım yaptığınızda mutlaka hatanızı düzelten birileri çıkar. Kendi takipçilerim içinde bir uyarı gelmese de nedense içime bir kurt düştü ve paylaştığımı sorgulama ihtiyacım oldu. Sonrasında da anladım ki insan kendi bildikleri de dahil her türlü bilgiyi sorgulamalı ve gerçeği aramalıdır. Gerçeği aramada bu hafta sembolümüz midye dolmanın öyküsü oldu.
Türklerin göçebe yaşamla yerleşik yaşamı bir arada sürdürebilmiş olması, göçebeliğin getirdiği pratiklik ve yerleşik yaşamın etkisiyle elde edilen farklı uygulamalar “sokak kültürü” ve “Osmanlı Saray Mutfağı” oluşumuna katkı vermiştir. Temelde yer alan geleneksel Türk mutfak kültürü İslamiyet’in kabulü ile beraber Arap ve İran mutfaklarıyla etkileşim geçirmiş, imparatorluk bakiyesinde yaşayan Rum, Gürcü, Ermeni, Musevi vb. azınlıkların etkisiyle birlikte Anadolu’da yetişen zengin ürün yelpazesi de Türk mutfağını, çeşit ve lezzet açısından en üst noktaya taşımıştır.
Osmanlı ordusu İstanbul’a surlarda açtıkları gediklerden girdiler… Üç gün yağmaya izin verildi. Fatih, belki İstanbul’un en güzel semtlerinin sahipsiz kalmasını istemediğinden, belki de hayal ettiği imparatorluk başkenti kozmopolit olması gerekir düşüncesiyle Anadolu’dan Ermenileri İstanbul’a yerleştirdi. Daha çok Anadolu’nun içlerinden gelenler, deniz kenarına geldiklerinde hallerinden pek de memnun değildiler. Alıştıkları gibi etle beslenmek artık eskisi kadar ucuz değildi. Ama yüzme bilmeye bile gerek duyulmadan denizden toplayabilecekleri bir şeyle karşılaştılar: Ermenilerin telaffuzu ile midya… Binlerce yıldır baharat yolunda yaşamanın verdiği görgü ile o midyelerden dolma yaparlar… Bu yüzden bol baharatlı, soğanlı ve doyurucu bir şeydir midye dolma. Ermenileri tarafından Galata Rıhtımında bolca üretilen ve sokakta satılan midye dolmayı tadan Fatih Sultan Mehmet çok beğendiği bu yemeği sarayda özel davetlilere hazırlatmıştır.
Midye Dolma'nın tarihi hakkında bilinmesi gereken en önemli özelliği, o zamanlardan beri genel olarak tablalara dizilerek satılmasıdır. 1960'lı yıllarda Midye dolma hazırlığı ve işletmeciliği, o zamanlar Galata semtinde, İstanbul'a yeni göç etmiş olan Mardinli (Suryanilerin) göçmenlerin hakimiyetine geçmiştir. Günümüzde halen Mardinlilerin midye dolma pazarını büyük ölçüde ellerinde tuttukları bilinmektedir.
Peki, biz neden bir yanılgıya düşüp de Ermenilere ait bir kültürü Giritlilere atfettik. Birgün gazetesinde 2021 yılında yayınlanan bir köşe yazısında 1960’ların ilk yıllarında köylerini terk edip İzmir’e çalışmaya gelen Mardinli gençlerin Kadifekale’de komşu oldukları Giritlilerden bu yiyeceği öğrendikleri hikayesi, belli ki zihnimizin bir yerinde kalıp bizi yanıltmış. Nejat Yentürk imzalı köşe yazısı aslında çok detaylı şekilde Girit- Mardin ilişkisini öyküleştiriyor. Akademik kaynaklar ise Süryanilerden bir geçişi desteklemekte. Girit kökenli bir ailenin temsilcisi olarak açıkçası İzmir’deki Girit-Mardin etkileşimi de bana eksik geldi. Belki yaşı daha olgun, 1950-60 lı İzmir’i bilenler midye dolmanın Girit bağlantısını teyit edebilirler.
En sonda söyleyeceğimi baştan söylemiştim. İnsan kendisine ulaşan her bilgiyi sorgulamalı. Basit bir midye dolma öyküsünü bile sorgulamadan kabul ettiğimizde gerçekten uzaklaşıyoruz. Oysa insanı ilerleten gerçeği aramak. Gerçeği arama yolculuğunun asla bitmeyeceğini bilmekle birlikte bu yolda dogmalardan uzak yürümeye gayret eden herkesin aydınlığı bol olsun.
Benim ailem de Giritli. Hiç midye yediklerini duymadım. Giritliler başka bir kabukluyu çok güzel pişirir ve yer. sevgiler,
Mardinin Midyat ilçesinde belki ismi midyeden gelebilir, Aydınlık günler dilerim Aybars'cım