Sevgili kardeşim, değerli editörüm Dara Seçer farklı ülke ve şehirleri kapsayan gezimiz sonrasında üç hafta gözlem yazıları yazmamı önerdiğinde okuyucuyu sıkar mıyım diye tereddüt etmiştim. Fakat geçen hafta Brugge’da PAOK taraftar gözlemlerime gelen olumlu tepkiler bu hafta da Avrupa’nın en çok ziyaretçi alan şehirlerinden biri olan Amsterdam ile ilgili gözlemlerimi paylaşmaya teşvik etti.
Amsterdam denince bazılarınızın aklına ilk gelecek şeylerin başında, şehrin dünya futboluna çok şey katmış, altyapı denilince dünyada birinci sıraya konulan Ajax Futbol kulübü gelebilir. Ayrıca şehrin simgelerinden biri olan ve her gün onbinlerce insanın kullandığı bisiklet, şehrin üzerine kurulduğu romantik kanallar, ünlü Hollanda laleleri ve peynirleri, tarihe ilgili olanlar için müzeler, ikinci dünya savaşının meraklıları için Nazi zulmünün sembol yapılarından Anna Frank Evi bu romantik şehirde ilginizi çekebilir.
Ama eminim ki bir çoğunuzun aklına her şeyden önce Amsterdam’da birçok ülkede yasaklı olan maddelerin serbest kullanımı ve Red Light District olarak bilinen seks ticaretinin yapıldığı sokak geliyor. Bu şehrin başka ülkelerde illegal kabul edilen bu iki alana göstermiş olduğu hoşgörü bu şehrin özellikle İngiltere ve Avrupa’dan milyonlarca turiste ev sahipliği yapmasını sağlıyor.
Aslında Amsterdam yerel yönetimleri düşündüğünüzün belki de tam tersine bu iki alanı teşvik etmekten ziyade şehrin birçok özelliği varken bu iki alanda öne çıkmasından rahatsız. Bu sebeple bazı önlemlerle bu iki +18 alanı sınırlandırmaya çalışıyor.
Öncelikle çok bilinen bir yanlışı düzeltmeliyim. Amsterdam’da her türlü uyuşturucu kullanımı serbest değil. Ayrıca dilediğiniz her yerden uyuşturucu temin edemiyorsunuz. Bugün Türkiye’nin birçok bilinen mahallesinde, yasaklı maddelere en az Amsterdam kadar rahat ulaşılabildiğini garanti edebilirim. Amsterdam’da kontrollü kullanımına izin verilen maddeler düşük bağımlılık potansiyeli olan haşhaş türevleri. Bunları da her yerden değil sadece Coffee Shop olarak lisans almış, şehirde toplam sayısı 41 olan dükkanlardan temin edebiliyorsunuz. Bana çok ilginç gelen bir bilgiyi de paylaşmak isterim. Bu dükkanların tamamına yakınının işletimi Türklere aitmiş. Ve hatta daha da daraltırsak bu dükkanların hemen hepsi Niğdelilere aitmiş. Nasıl ki İzmir’de midye pazarının tekeli Mardinlilerde, Pasta börek pazarının büyük kısmı Karadenizlilerde ise Amsterdam’da yasal uyuşturucu pazarının tekeli Niğdelilerdeymiş. Teyit edilmeye ihtiyaç olabilir tabi ki. Belki orada yaşayan dostlarım yıllar önce rehberimizin paylaştığı bilgiyi onaylar ya da yanlışlığını ifade edebilir.
Amsterdam belediyesi yeni Coffee Shop’lara ruhsat vermeyerek şehirle özdeşleşen uyuşturucu kullanımını kısıtlamaya gayret ediyormuş. Ama uyuşturucu için gelen binlerce insan olunca, devletin kontrolünün dışında, özellikle geceleri karanlık sokak başlarında siyahi insanların Amsterdam’da da yasal olmayan maddeleri satmaya çalıştığını gözlemleyebiliyorsunuz. Düşük bağımlılık potansiyeli de olsa her türlü uyuşturucunun daha yüksek bağımlılık potansiyeli olan bir maddeye geçiş için basamak olabileceğini düşünürsek şehrin bu anlamda daha sıkı tedbirler alması kaçınılmaz görünüyor.
Amsterdam’a altıncı ziyaretim oldu. Her seferinde beraber geldiğimiz kadın ya da erkek fark etmeksizin dostlarımın daha uçaktan iner inmez merak ettiği ve dillendirdiği yerlerin başında hep Red Light District denilen kadın pazarı oldu. Bir şehir, bir kültür nasıl olur da böylesi bir köle pazarını allar, pullar ve romantikleştirerek dünyaya satmaya çalışır akıl alır gibi değil. Çoğu üniversite öğrencisi tarafından kiralanan evlerde kadınların mağaza camı gibi vitrinlerde kendilerini seks işçisi olarak pazarlaması, başka bir ülkenin genelev sokağı haritalarda bile gösterilmezken, bu şehrin genelev sokağının şehirde en çok gezilecek yerler listesinin başında olması hayret verici. Şunu kesinlikle ifade edebilirim. İlk defa gelen herkesin estetik bir sokak olarak hayal ettiği yerin bir köle pazarı olduğu gerçek. Ama öylesi kırmızı ışıklarla süslenmiş ki, bu gerçek yok gibi algılanıyor. Neyse ki Amsterdam Belediyesi buradaki evleri satışa çıktıkça alarak bu batakhaneleri müzelere çevirmeye gayret ediyormuş. 1200’lü yıllarda liman işçilerinin ve limana gelenlerin cinsel ihtiyaçlarının karşılanması için düzenlenmiş sokağın 2000’li yıllarda turistik merkez olması ancak müze olarak sergilenmesi ile mümkün olabilir.
Amsterdam çok güzel bir şehir. Çok güzel farklılıkları var. Tıp ki bazı insanlar gibi uzun zaman kendi güzelliklerini görmeyerek yıkıcı özelliklerle ön plana çıkmaya çalışmış. Şimdi orası kendini düzeltmeye çalışıyor. Koca bir şehir bunu yapıyorsa kendini yıkarak kendini ifade eden insanlar da umarım bir gün kendine ait güzelliklerini ön plana çıkarmayı başarırlar.
Doktor bey teşekkür ederiz.aslinda uyuşturucu çok ülkede serbestlesti beni üzen et pazarı kısmı aslında diğeri tercih