Seksen-doksanlı yıllarda Altay sevdasına tutulan bizim nesil, kulübün beyaz günlerinde bu aşkı yaşadı. En azından İnter-toto kupası da olsa Altay’ı Avrupa’da izleme fırsatı yaşadı. Bizden önceki nesil bize göre çok daha şanslıydı. Onlar için Altay’ı Avrupa kupalarında izlemek sıradan bir durumdu. İkibinli yıllarda armaya sevdalananlar ise simsiyah zamanlarda bu aşkı yaşıyor. Görünen o ki dün de bugün de sevdalanan için de fark yok, aynı aşk aynı tutkuyla arma için yürek çarpıyor.
Bizim nesil ve bizden öncekiler büyük hatalar yapmasa koca kulüp bu halde olmazdı. Hatalar tecrübeleri oluşturuyor, hatalardan ders çıkarmak önemli ama insanın sadece kendi hatalarından dersler çıkartarak doğruları bulabilmesi için de hayat çok kısa. Bu sebeple başkalarının hatalarından da ders çıkarmalı ve doğruyu bir an önce bulmalıyız. O yüzden yeni nesle seslenme gereği duydum. Bizlerin de hatalarından ders çıkarmalısınız ki kulüp için doğruları bulun.
Bir mum aleviyle diğer mumu ateşlediğinizde elinizdeki mum kendi ateşinden bir şey yitirmez. O yüzden güçlenmek, dirilmek için her şeyden önce dayanışma şart. Altay camiasını genel olarak iyi bildiğim halde, mevcut yönetimden üzülerek ayrıldığını öğrendiğim Fatih Akkoyun ve maçlarda sadece selamlaşacak kadar birbirimizi tanıdığımız Erdal Kırtaş dışında başkan Süleyman Özkaral dahil şahsen tanıdığım biri yok. Başkanın büyük bir özveri ve gayretle nefes almakta zorlanan kulübe bir şeyler katmaya gayret ettiğinin farkındayım. Öncelikle kulüp için dün de bugün de taş üstüne taş koymaya gayret eden herkese sahip çıkmalı ve gücümüz yettiğince desteklemeliyiz. Taraftarın başlatmış olduğu kampanya bu anlamda çok değerlidir.
Gün özeleştiri günü olmalı ama kulübü temsil eden kişileri yaralamayı sonlandırmalıyız. Bana göre geçmişte Altay’a en çok zarar veren bir şeyler üretmeye gayret eden Altaylıları hedef yapan ama yerine hiçbir şey koymayan Altaylı kişiler olmuştur. Yeni nesil bunu iyi değerlendirmeli ve üreten kişileri desteklemelidir. Kulüpte öfke, suçlama, nefret dili bir kenara bırakılıp herkesin sevgisine saygı gösterilip tekrar sevgi dili öne çıkarılmalıdır. Altay’a hizmet yarışı diğer Altaylıları itham ederek değil, kendi yapabileceklerini anlatma yarışı olmalıdır.
Sevgi sadece camia içiyle sınırlı kalmamalıdır. Altay’ın güçlü olduğu 2000 öncesi zamanlarda Altay Türkiye’nin sevilen takımıydı. Bu yüzden de nostaljik bu dönemi tanımlayan her dizi, parodide Altay’ın ismi geçer. Sadece Altaylıların değil rakiplerin de dost kabul ettiği camiaydık. Gittiğimiz her deplasmanda sevgi ve saygıyla karşılanırdık. Altay’ın gücü, büyüklüğü bu sevgiden kaynak alıyordu. 2000li yıllarda alt liglere doğru düşmek başta Göztepe, Altınordu gibi İzmir takımları olmak üzere Çorum, Erzurum, Nazilli, Sakarya, Bursa ve hatta aynı lige gelene kadar nerede olduğunu bilmediğimiz Kızılcabölük ile bile bizi düşman yaptı. Kendi içimizdeki kavgaları bitirdiğimiz kadar rakiplerle de mücadeleyi sportif rekabete indirgemeli ve Altay’ı büyük olarak muhafaza edebilmek için tüm ülkeyle dostluklarımızı pekiştirmeliyiz.
Son söyleyeceğimi baştan söylemiştim zaten. Bizler ve bizden öncekiler büyük hatalar yapmasak bu kulüp bu hale gelmezdi. O yüzden yeni nesil bu hataları iyi görüp Altay’ın geleceğini korumalıdır. Kısa vadede her şeyin çözümü sadece para gibi görünüyor. Bizler bunu başaramıyorsak camia kültürümüzü oluşturup koruyarak, bizler görmesek bile çocuklarımızın tekrar Altay armasının hak ettiği yerlerde temsil edilmesini sağlamalıyız.
Altay aşkı büyük bir yangın. Bizler sadece kibrit taneleriyiz. Eninde sonunda yanıp bitip söneceğiz. 1914’de yakılmış ve yangına dönmüş ateş…Hiçbir zaman sönmeyecek.
Bu kelimeler sadece Altay için değil yaşadığımız günleri anladim teşekkürler. Hayat dersini bir öğrenebilsek.saygilar.