Doğadaki tüm canlıların yaşama amaçları biyolojiktir. Yani üreme amaçlıdır. Soyunu devam ettirme ve çeşitliliği sağlayarak yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamaktır. Doğadaki tüm canlılar neden doğdukları hakkında bilgileri olmadan meydana getirilirler. Bu onların seçimi değildir. Tek hücreli canlılarda çoğalma isteği aslında bir seçim değil zorunlu bir durumdur. Ata canlı dediğimiz tek bir hücrenin zaman içinde büyümesi ve hücre içi faaliyetlerinin kontrol edilememesinden hücrenin kumanda merkezi çekirdeği tarafından bölün emri verilir. Hücre bölünür ve belirli bir süreçler içinde hücrenin çoğalması sağlanır. Bu bölünme zorunlu bir seçimdir. Sağlıklı insanlarda bu hücre bölünmeleri kontrollü bir hücre bölünmesi şeklinde olur. Bebeklik ve çocukluk çağında hücrelerin bölünmesi daha hızlı olur. Kanser hastalıklarında hücrenin bölünmesinde kontrol kaybedilir.
İnsan ve hayvanlarda yeni bir canlının oluşturulması ise kendisini meydana getiren anne babanın seçimidir. Anne ve babada da çocuk sahibi olmadan önce sağlıklı bireyler meydan getirmek için seçim yapar. Erkek ve kadının eş seçme özgürlüğü doğruysa, soylarını devam ettirecek sağlıklı çocuklarının güvencesini de birbirlerini seçerek yaratırlar. Yani yaşamımız seçimlerimizdir dememiz yanlış olmayacaktır ve yaşamımızda seçimlerimiz de bu yüzden hiç bitmez. Bir insanın yaşamındaki en önemli seçimleri meslek, eş ve arkadaş seçimleridir. Bunlardan meslek ve eş seçimi bizim yaşamımızın kalitesini, sürdürülebilirliği ve soyunu devam ettirme becerisini de getirir. Zaman, ekonomik, sosyal, kültürel koşullar ve sağlık gibi nedenlerle bunları kolay kolay değiştirme şansınız zor olur.
Doktorluk, hakimlik ve öğretmenlik insanlara en çok dokunan, en çok şekillendiren mesleklerdir. Manevi değeri çok yüksek onurlu mesleklerdir. Avrupa’yı ve dünyayı Ortaçağdan yakınçağa taşıyan ve ortaçağda yaşanan pek çok salgın hastalıkları (veba, tifo, verem, frengi, trahom gibi) hastalıkların çareleri bilimin, tıbbın gelişmesiyle olduğu için doktorluğun itibarı kutsallığa ulaşmıştı. Hukukun üstünlüğü; Avrupa ‘da başlayan ve dünyaya yayılan
08.05.2024 tarihinde bir öğretmen öldürüldü. Eyüp Sultan’da okul müdürü İbrahim Oktugan’ı (74 yaşında)silahla vurarak öldüren 17 yaşındaki yabancı uyruklu Y.K. çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. Bilerek, isteyerek, taammüden (tasarlayarak) öğretmen öldürüldü. Neden? Nedeni ne olursa olsun 17 yaşındaki bir yabancı uyruklu gencin 74 yaşındaki okul müdürünü öldürme gerekçesini haklı çıkaramaz. Dikkat edilirse çocuğun doğru veya yanlış davranmasında ve yargılanmasında yine üç önemli mesleğin rolü var. Hukuk, doktorluk ve öğretmenlik. Burada birçok suç var.
- Bu genç hukuk ve yargı gücünün varlığını hissetseydi böyle bir olaya kalkışır mıydı?
-Ailenin çocuklarına karşı tutum, davranışları , anne ve babanın seçimleri ( Ailenin yaşamındaki problemleri, eğitim ve sosyo-ekonomik durumları )
-Eğitim sisteminin getirdiği öğrenciler üzerinde yarattığı baskı ya da kolaylıklar. (Laik bir eğitim sisteminden uzaklaşılması )
- Sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıklar ve patlamaların yönetim sistemlerinde çözüm noktasında dengelenememesi.
- Pedagojik ve eğitim psikolojisi alanlarında eğitim almamış eğitimcilerin öğrenciler üzerinde güvensiz bir tutum yaratması.
-Öldüren gencin sağlıklı bir ruhsal durumunun olup olmaması.(Bunlara ulaşıp ulaşamama durumu .)
-Velilerin gözünde, öğretmenin itibarını gölgeleyen, sarsan, maddi, manevi yönden zayıf bırakılması.
-Hem öğrenci hem de veli şiddeti, öğretmenlerin yaşamlarını tehdit eder boyutuna gelmesi ve onları koruyacak yasal mevzuatların yeterince uygulanmaması, böyle davranışları hak görmelerine sebep oluyor. Şimdi suçlu kim, Seçimlerimiz mi, İnsana dokunan mesleklere verilen değersizlik mi?
Her ikisinin de aslında çözümü basit. Ülkede; akıl, bilim, liyakat, hukuk ve bilimi seçerek uygulamaktan geçiyor. Bu yüzden yaşamınızı ve geleceği değiştirme şansınız var.
11.05.2024
Lütfiye KADER
Em. Uz. Fen Bilimleri Öğretmeni
Akıcı, net ve anlaşılır bir uslupla ele aldığınız sorunların temelinde, körelmiş bir eğitim sisteminin yatıyor olması çok üzücü.. Emeğinize sağlık hocam, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşması umuduyla, sevgiler
Tebrik ederim Lütfiye.Başka bir ülkeden gelip ülkemizde bir eğitimciye kıyması kabul edilemez.Gerçi bizde de var cehalet ve şiddet yanlısı.
İçinde bulunduğumuz vasıfsızlandırma vasatlaştırma ve liyakatsizleştirme dikkate alındığında bilimin ışığında yazılara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var... Bu değerli bakış açısı için çok teşekkürler.
"Şimdi suçlu kim, Seçimlerimiz mi, İnsana dokunan mesleklere verilen değersizlik mi? Her ikisinin de aslında çözümü basit. Ülkede; akıl, bilim, liyakat, hukuk ve bilimi seçerek uygulamaktan geçiyor. Bu yüzden yaşamınızı ve geleceği değiştirme şansınız var." Toplumda yıllardır sürdürülen "vasıfsızlaştırma"nın artık her alanda acı sonuçlarıyla karşılaşıyoruz... Bu acı örneklerin bir an önce son bulması dileğiyle...