Orta yaşlı olup da bizim gibi futbola aşırı meraklı olanların bile son zamanlardaki söylemi futbolun eskisi gibi tat vermediği, artık maç izlemek bile istemedikleri. Genç nesil daha da soğuk. En meraklı görünenler bile 90 dakika maç izlemek yerine özetleri izlemeyi tercih ediyor. Zaten yayıncı kuruluşun paket satamaması sebebiyle verdiği ücretleri düşürmesi, Süper lig maçlarını bile 4 takım hariç ücretsiz olarak şifresiz vermeye başlaması bu ilgisizliğin kanıtı.
Bu yıl aslında ülkede en çok taraftara sahip iki kulübün inanılmaz bir rekabeti var. Türk Futbol tarihinin belki de en çekişmeli şampiyonluk yarışı yaşanılıyor. Ama futbolseverler bu rekabetten keyif almak yerine kızıyor, öfkeleniyor hatta küsüyor. Birbirleriyle oynadıkları maç hariç Galatasaray 28 maçta 25 galibiyet almış, iki beraberlik, tek mağlubiyet. Fenerbahçe ise 24 galibiyet, üç beraberlik, tek yenilgi. Her ikisinin de üstün performans gösterdiğini rakamlar söylüyor. Fakat iki takımın yöneticilerinin de iddia ettiği kendilerine haksızlık yapıldığı. Ligde en çok penaltıyı kazanan onlar, rakipleri en çok kırmızı kart görenler onlar ama yine de hakemler onların hakkını yiyor. Eh insaf artık. Başka ülkede olsa tadından yenmeyecek rekabet biz de ilerlemeyi, zenginleşmeyi değil lekelemeyi, geriletmeyi hedefliyor. Bu da Türk futbolunun her geçen gün keçiboynuzundan tatsız bir hale gelmesine yol açıyor.
Hafta içinde birbirlerini klasik olarak suçlayan ve kendilerini mağdur gösteren geleneksel basın açıklamalarına Galatasaray kulübü farklı bir vizyonla saldırmayı gerçekleştirerek Fenerbahçe’nin psikolojik yansıtma yaptığını iddia etti. Peki, nedir psikolojik yansıtma? Psikolojide yansıtma (projeksiyon), bireylerin kendi kabul edilemez düşüncelerini, duygularını veya eğilimlerini, kendilerine yakıştıramadığı duygu ve düşünceleri başkalarına atfetme, bir başkasında varmış gibi gösterme sürecidir. Kavramın temelleri, Sigmund Freud'un tanımladığı savunma mekanizmalarından biridir.
Psikolojik yansıtma, diğer tüm savunma mekanizmaları gibi zihinsel olarak başa çıkmaya hazır olunmayan durumlarda, iç çatışmalara karşı verilen bilinçaltı tepkilerdir. İnsanlar bunu genellikle başka türlü baş edemeyecekleri durumlarda içsel huzursuzluklarını bastırmak için farkında olmadan kullanırlar. Bu yüzden psikolojik yansıtma, insanların zorluklarla başa çıkmasında önemli bir rol oynar. Ama diğer savunma mekanizmalarında da olduğu gibi bunun aşırı kullanılması ikili ilişkilerin zarar görmesine sebep olabilir. Bir anlamda rakibi ne kadar güçlü suçluyorsanız aslında iç dünyanızda kendinizi bir o kadar suçlu buluyor olabilirsiniz. Bu sebeple de bu yazıdaki kavramları en çok inkar edenler, muhtemelen kendi iç dünyalarını ret etmek isteyenler. Yine işin paradoksu Galatasaray bu bilimsel açıklamayı yaparken belki de kendi suçluluğunu rakibine yansıtıyor.
Psikolojik yansıtma; kurbanı suçlama, aldatmayı mantığa büründürme ve zorbalık gibi birçok günlük alanda karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bir zorba, kendi iç dünyasındaki zayıflıklarını zorbalık ettiği kişilere yansıtabilir veya kafası karışmış bir kişi, bu kafa karışıklığı ve yetersizlik hissini diğer insanlara yansıtabilir.
Freud’tan çok önce 500’lü yıllarda yazılmış Babil Talmudunda şöyle der: ‘Kendinde olan lekeyi komşunda arayarak onu tahrik etme.’ İncil’de de sert bir uyarı vardır insanoğluna ‘Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, 'İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım' dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün.
Haftanın kavramlarından birini bir spor kulübü dile getirdiği için spor kulüplerinin penceresinden ele aldık. Ya diğer sosyal alanlar? Seçimler yaklaşırken liderlerin söylemlerinde sizce de bolca psikolojik yansıtmalar yok mu? Dün kendi söylediklerini, yaptıklarını inkar edenler rakiplerini sanki onları yapmışçasına itham etmiyorlar mı? Siz bir kulübe ya da partiye ya da bir adama gözü kapalı taraf olursanız onun ya da onların psikolojik yansıtmalarını da sahiplenirsiniz. O zaman da bu yazının sizin için bir anlamı kalmaz. Umarım olabildiğince dostum için anlam kazanmış bir yazı olmuştur.
Her zamanki gibi döktürmüşsünüz hocam Elinize yüreginize sağlık
Kalemine sağlık Aybars'cım
Evet... Bence anlamlı bir yazı... Kaleminize, yüreğinize sağlık...
Sevgili Aybars, gerçekleri yansıtan bu güzel yazın için teşekkür. Sevgilerimle
Sevgili Aybars Hocam günaydın. Ben sizlerden şanslıyım, geçmiş güzel günlerı yaşadım. Çok öncelerı kulüplerde birbirine sataşmayan saygısızlık yapmayan adam gibi adam spora yakışan Fair Playı yaşatan Başkanlar vardı.Kavga itham saygısızlık yoktu.Şimdi hepsi var.Yıllardır bu konuda konuşuyorum maalesef başarılı olamıyorum, bu güzel yazıya önerilere üzülerek söylüyorumsiz de olamayacaksınız.Ne yazık eski saygı sevgi hoş görü ve dürüstlük kalmadı.Ne yazık ki günümüzde sahada hakem döven Baskanlar da var ama ciddi anlamda ceza almıyorlar.Doluyum noktalıyorum.Selamlar
Onaylıyorum.