“Bir sıkıntı var içimde,
sokağın tavanı kadar..
İçim sığmıyor içime,
sokağın tavanı kadar..
Desem ki beni ne kadar,
sokağın tavanı kadar…”
Yeni bir yıla girerken yüreğimin halini tarif ediyor bu şiir; içimin içime sığmadığını, sevginin inanılmaz tarifini ve de sıkıntılarımı tanımlıyor… sokağın tavanı kadar…!! Çocukluğumdan gelen ve bu günlere taşıdığım duygudur, yeni yıl sevinci… Yeni yıl ; yeni gün gibi, her sabah gülümseyerek doğan güneş gibi, yeni umutlara, yeni heyecanlara, yeni sevdalara açılan bir kapı gibidir…
Elbette her şey süt liman olmayacak yeni yılda, öyle ütopik bir düşüncem, Polyanacılık oynayacak anlayışım yok. Bütün sevinçleri, mutlulukları, gülümsemeleri, yüreği yerinden oynatan heyecanlar gibi acımasızlıkları, hoyratlığı, zerafetsizliği, hüznü, sevdaları, aldatılmışlıkları yaşayacağız elbette yeni yıl’da da… ve yine ( en azından benim için ) yaşamın bize getirdiği iyilik, sevgi, dürüstlük, vefalı olmak, kadir kıymet bilmek gibi erdemli duruşlarımızı da yaşayacağız(m) ve bu değerleri koruma anlayışım sürdüğü gibi, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı öfkem gücüm, mücadele anlayışım da yine devam edecek…Toplum içinde yaşamanın bizlere yüklediği sorumluluklardır ve “ insan” olabilmenin gerekleridir diye düşünürüm bunları… aMMa, yine de yeni yıl, iyiliğe ve güzelliğe dair bir umuttur içimde, tıpkı yeni bir güne uyanmak gibi, yağmurdan sonra güneşin açması gibi, pencereni açıp temiz bir havanın içeri girmesi gibi, kar da açan kardelen çiçeği gibidir, mimoza çiçeği gibidir, kar altında sıcağı düşlemek gibidir yeni yıl… hep iyiliği ve güzelliği düşlemektir, yüzünde bir gülümsemedir; tıpkı yeni giysiler alınmış çoçuğun yüzündeki gülümseme gibidir, hoş bir tebessümdür…
Yaşadıklarımızı bir yıl daha geride bırakmak, yaşadığın şeye bağlı olarak ya hüzündür ya da sevinç… Kırılmışsındır, dertlenmişsindir, yitirmişsindir sevdiklerini, göğsüne başını yasladıkların çookktaan göçmüştür başka diyarlara, işte o zaman hüzün seni alır taa bir yerlere koyuverir, artık istesende atamazsın yüreğinden… ya, bir de seni mutlu eden, gülerken bile göz yaşı döktüğün şeyleri yaşamışsan giden günlerde, sevincin yüzüne, yüreğine, dost bildiklerine, değer verdiklerine yansımışsa, çoşkun, heyecanın hala yüreğindedir ve belleğinde yer etmiştir kalan günlerine…ve gelecek günlerde, aylarda ,yılda da yüreğinde kalan, belleğinde iz bırakan güzellikleri taşımak ve yaşamak istersin…
Dedim ya “ içim sığmıyor içime“işte öyle. Ne çok şey yazmak istiyor insan bir anda, giden günlerin ardından kelimeler dökülecekmiş gibi geliyor, yazıyorsun, siliyorsun tekrar tekrar yazıyorsun…Ve sonra, yine o şiirin diğer sözü geliyor ; “ bir sıkıntı var içimde” diyorsun aynı anda, bu sefer de hiç bir kelime gelmiyor belleğine…tuhaf bir çelişki iki şeyin aynı anda olması….ama zaten yaşam çelişkilerle ve onların birliğiyle dolu değil mi…!
Ben her şeye rağmen Ataol ustanın dediği gibi ; “ yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi, sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten, sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği” dediği gibi karşılamak ve yaşamak istiyorum yeni yılı…ve yine ustanın kaleminden dökülen sözcükler gibi, yaşamak; “ kederi de yaşamalısın namusluca, bütün benliğinle, çünkü acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı….”
Yaşamanın güzelliğini ve sevincini duymak, yeni doğan bir çocuğun elini tutmak, yaşlı bir insana hürmet etmek ve yeni yıl, dalında koklamak olsun bir çiçeği…
Hep beraber ESKİYELİM ama EKSİLMEYELİM…“ gün ışığı pencerenizden eksilmesin…”