O, bize Allah'ın bir lütfudur.
'Git şu ülkeyi kurtar, gerçek sahiplerine ver' diye gönderdiği bir elçidir.
Nasıl ki Peygamberler dini, Hz.Muhammed'imiz de İslamiyet'i yaymak için gönderilmişse, İslamiyet'in yaşaması, huzur içinde yaşanması, yaşatılması için de Atatürk'ümüz, yine yüce Yaradan tarafından gönderilmiştir.
Atatürk olmasaydı, olmazdık.
Yalan mı, asla.
Çok doğru.
Bu cennet ülke olmazdı, biz de olmadık.
Fiziken var olmak, olmak demek değil ki.
Her birimiz hor görülen azınlık olurduk, adım mesela Metinian, Metoksin filan olurdu.
Allah muhafaza, Allah'ım korudu.
Oysa şimdi benim adım Metin mesela.
Ne de güzel, Allah'ın 99 adından biri, Esma-ül Hüsna, ona göre.
Günde 5 vakit ezan okunuyor.
Var mı dinimize, ezanımıza hasretlik çeken.
Ne diye.
Hepsi Mustafa Kemal Atatürk sayesinde, Gazi Mustafa Kemal Paşa sayesinde.
Olmasaydı, olmazdık.
Allah'ın bize gönderdiği, bahşettiği özel bir kuldur.
Görevlendirilmiş halk kahramanıdır.
'Eğer kitap okumasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım' diyen, diyebilecek kadar cesur bir liderdir Atam.
Şöyle devam eder;
'Biliyor musunuz, gece Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. Geç kalınmış Anadolu’yu, genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet’e vereceğim. Sonra da sizler okuyun'
Çalıkuşu'nu baştan sona dek okumuş, atlaya zıplaya sayfaları geçmemiş, bir başına bir de sonuna bakıp okudum dememiş, üstelik de son satırına kadar okumuş, kitabı bitirmiş, anlamış, düşünmüş daha yararlı olsun diye de herkese tavsiye ediyor, bencillik de etmiyor, paylaşıyor.
9 kitap yazdı, 3 bin 997 kitap okudu.
Rakamlara bakar mısınız ?
Hani bizler zaman bulamıyoruz ya, okumak için.
Her şeye para var, her yere zaman var, ama kitaba yok.
Atatürk o kadar işin, gücün içinde.
Kitap okuyor.
Cephe, savaş, komutan, asker, manga, alay.
Bin türlü sorun, sıkıntı, imkânsızlık çaresiz anlar.
O kadar çok sorumluluğa, vatanı kurtarmak gibi bir görevi olmasına rağmen.
Hem de 57 yılda.
200 yıl yaşasa bile O'nun yaptığının trilyonda birini beceremeyecek o kadar insan var ki.
Bir de kalkmış Atatürk'ü beğenmiyorlar, cahil cesareti işte.
55 yaşımı bitirdim, Atatürk'ün vefat ettiği yaşa 2 yılım kaldı.
Şöyle bir düşünüyorum da.
Milyonda birini yapamamışımdır herhalde, kapasite meselesi.
Fani Metin'den bu kadar.
En azından Atatürk'e sevgim, saygım var, vefasızlığım, nankörlüğüm yok.
Kapasitem bu ama, en azından çabam var, gayretim var, ülkemi sevme sevdam var.
Ne diyor kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'imizde yüce Yaradan'ım, 'Oku Yaratan Rabb'inin adıyla oku'.
Bize elçi, kurtarıcı olarak gönderilen Atatürk ne diyor, 'Eğer kitap okumasaydım, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım'.
Allah'ın gönderdiği kurtarıcı, ilk emri harfi harfine, satırı satırına uyguluyor.
Allah'ın sözünü yerine getirmiş olmuyor mu ?
Hem de ilk emrini, işte gerçek bir kul, Atatürk.
Konumuz okumak, okutmak ve Atatürk, sözü şuraya getireceğim.
Haber Hürriyeti haber portalımızın adıyla, dürüst, onurlu, duayen gazeteci büyüğüm İbrahim Irmak müdürümün önderliğinde, kütüphaneler açıyoruz.
İki gün önce bir kütüphane daha açtık geldik, İzmir Ödemiş, Çaylı'da.
Çok genç yaşta kaybettiğimiz Çağlayan Irmak kardeşimin adıyla.
Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü öğrencileri, öğretmenleri çok emek verdi.
Temizlik yaptı, kitapları topladı, taşıdı, raflara dizdiler, açılış günü de oradaydılar, tam kadro.
Raflarda 4000 kitap var diye yazdım.
Evet, Atatürk'ün 57 yılda okuduğu kitap kadar.
Bakalım kimler okuyacak, kimler o kitapları yaşayacak, yaşatacak.
Atatürk'ün okuyup, tavsiye ettiği büyük üstat Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu da var.
Müjdeler olsun, size duyuruyorum.
Gidin bulun, okuyun.
Zamanım yok demeyin, mutlaka vardır.
Masada okeye, cep telefonunda tavlaya zaman buluyorsunuz ama.
Param yok demeyin, kütüphanelerimiz var işte.
'Al götür iki haftada oku geri getir' daha ne istiyorsunuz.
Kitap okumak gerek, herkese uygun bir kitap mutlaka vardır.
'Anlamam, anlamadım' demeyin, anlarsınız, anlarsınız.
Anladınız siz onu.
Bir yerden başlamak gerek.
Mutlaka bu yazımı Ödemişliler Çaylılılar okuyordur.
Sen fötr sapkalı emmim, sen elinden telefonu düşürmeyen kardeşim.
Haydi kalk ayağa, kımılda, az ötede kütüphanen var artık, bahanen kalmadı.
Haydi yazımı bitirdikten sonra, doğru kütüphaneye.
Ücretsiz, bedava, karşılıksız, menfaatsiz, beklentisiz.
Kapı sabah açılacak, akşama kadar açık kalacak.
Önünde bahçe, meydan var, al orda oku, evine dükkanına götür.
Oku yeter ki.
Engel değil ki hiçbir şey.
Atatürk'ümün adı var, Çağlayan'ımın da adı var.
Sahi Atatürk karşılık beklemeden bu ülkeyi işgalcilerden kurtarıp, bize emanet etmedi mi ?
Tören bitti, kalabalık gitti.
Bir baktım ki kahvehanenin bahçesinde kasketli bir amcam, masada tek başına.
Selam verdim, diz çöktüm.
Halini hatrını sordum, maşallah aklı, zekâsı fevkaladenin fevkinde.
Yaşını sordum, gayet rahat bir şekilde '1929 doğumluyum, yaşımı sen hesapla' deyiverdi.
Hesaplasıya kadar cevap verdi '92'.
Muhabbetine doyum olmuyor.
Eşi, evlatları vefat etmiş, tek başına yaşıyormuş.
'Komşular da göz kulak oluyor, sağ olsunlar' dedi.
Elini öpemedim, sarılamadım, maalesef korona var ya.
Şivesi harika, dinlemeye doyamazsın.
O yaşına rağmen nescafe içiyor, bardağa da üç adet kesme şeker attı.
'Amca dikkat' dedim, 'Kaç yıl daha yaşayacağım ki' demesin mi ?
Dikkat ettim, kaşıkla karıştırırken, parmakları titremedi.
Adı Tahir Atkır.
'Tahir emmi, kütüphane açtık' deyince.
'Doğma büyüme buralıyım, Çaylı'da doğdum, büyüdüm, bugünlere geldim. Buralarda benden yaşlısı yok. İyi yaptınız biz fazla okuyamadık, kütüphanemiz hiç olmadı' diye de ilave etti.
Emeklerine, alın terine sağlık, hakkını helal et Tahir amcam, senin ektiklerini, biçtiklerini yemişizdir, mutlaka.
Sağlıklı ömür diliyorum, Atatürk'ümü de şükranla, minnetle, rahmetle anıyorum, arıyorum.
Seni de Atamı da unutmadık, unutmayacağız.
Tıpkı Çalıkuşu misali, anlayana.
Anlamak için okumak gerek.
Bir yerden başlamak gerek tıpkı Çalıkuşu misali.
Atatürk okuduysa vardır bir bildiği.
10 Kasım Atatürk'ümün büyüklüğünü bir daha anlama günüdür.
Çalıkuşu gibi...