2003 Irak’tan 2024 Suriye’ye Genel Bakış ve Sorulması Gerekenler Kazananlar, Kaybedenler, Kazandım Zannedenler
Tarih 1 Mart, 2003’te TBMM’de, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi" Genel Kurul’da reddedildi. ABD küplere bindi sonra yaşanan çuval olayının bu ret kararına karşı yapılan bir misilleme olduğu düşünüldü ve konuşuldu. En nihayetinde kuzeyden, güneyden gerçekleştirilen operasyonlar, koalisyon güçlerinin desteği ve Irak’taki yapılanmalar sayesinde Irak düştü. 2003 yılında yaşanan bu kriz sebebiyle, zannediyorum ders alınmış olunacak ki bundan sonraki süreçte işler daha fazla ciddiye alındı ve ABD ile bu kadar büyük krizler yaşanmasına müsaade edilmedi. Tabii ki ne Irak savaşı ne de Suriye savaşı tek paragrafta anlatılacak savaşlar değiller. İki ülkenin başına gelenleri değerlendirdiğimde ve Kuzey ırak ile Kuzey Suriye haritalarını önüme açtığımda dikkatimi çeken tek bir şey var. Türkiye Cumhuriyeti’nin, Suriye ve Irak sınırlarında İsrail, ABD ve batı destekli kurulmaya çalışılan pkkistan, ypgistan gerçeği mevcut. Aynı bölgede, Humus’tan, Mendeli’ye kadar uzanan bir Türk nüfusu da bulunuyor ve bu bölge Türk Hilali olarak adlandırılıyor. Irak’ın kuzeyinde, bölgesel IKBY Hükümeti 1992’de kurulmuştu ancak ABD’nin Irak işgali sonrasında 2005 yılında resmi olarak ilan edilebilmişti. PKK’ya karşı Türkiye ile ortak tutum içerisinde bulunan, Irak ve IKBY (en azından öyle görünüyor), Türkiye’nin yıllardır haklı olarak düzenlediği “Pençe” operasyonlarına ses çıkarmıyor ve destekliyor. Emperyalizmin arzu ettiği parçalanmış Suriye meselesine bakalım. Suriye üçe bölünmüş durumda: HTŞ, SMO ve PYD/YPG/PKK. Asıl konuşulması gereken bölüşüm ise şu şekilde Türkiye Cumhuriyeti destekli HTŞ ve SMO ile ABD, İsrail ve batı destekli PYD/YPG. PYD/YPG, SMO’nun operasyonları ile Fırat’ın doğusuna çekilmiş durumda ancak ben bu yazıyı yazarken an itibari ile SMO ve YPG arasındaki çatışmalar Fırat’ın batısında PKK/YPG’nin ateşkesi bozarak, gerçekleştirdiği drone saldırıları ile devam ediyor. Ülkemizin sınırlarında bir teröristan istenmediği aşikar. Esad rejiminin, vahşet dolu uygulamaları sednaya hapishanesinde gerçekleştirilen zulümle kanıtlanmıştır. Rejim keşke kalsaydı diyebileceğimiz bir durum yok. Ancak şu soruları sormayı zaruri görüyorum:
• Rejim yıkıldı ve rejimi destekleyen Rusya ile İran bu davada mağlup taraflar. Dolayısıyla ilerleyen süreçte bu iki ülke ile ilişkilerimiz nasıl olacak?
• Ekim 2023’te Filistin’i işgale başlayan, Lübnan ile bölgesel işgale devam eden ve Türkiye’nin desteklediği HTŞ’nin, rejimi yıkarak Suriye’de oluşturmuş olduğu iktidar boşluğundan faydalanan İsrail, Şam’a kadar ilerledi. İsrail tehlikesi kapımızda demiştik, Danimarka’nın işgali 6 saat sürdü demiştik. İsrail’e bomboş bir alan bırakarak kapımıza dayanmasına müsaade etmiş olmadık mı? Başka bir sorum da Sn. Hulusi Akar’a, Danimarka ile Türkiye’yi bir mi tutuyor?
• 2003’te hem askeri hem ekonomik anlamda büyük kayıplar veren ABD, bu sefer beslediği ve yetiştirdiği terör örgütleri ve başka farklı yapılanmalar ile Suriye’de, Irak’ta yaptığı hatayı yapmadı. Rolleri dağıttı ve oturdu izledi. Her şey istedikleri gibi giderken gerçekten samimiyetle, Trump’ın söylediği gibi Suriye’de ne işimiz var diyorlar mıdır?
• HTŞ, “Türkiye olmadan olmaz” diyor. Trump, “Suriye’nin anahtarı artık Türkiye’de” diyor. Batı benzer şekilde Türkiye’yi pohpohluyor. Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri tek bir faydasını görmediklerimiz, bizi ne zaman övse, elimizde yeni bir senaryo ve kart beliriyor. Bu ifadeler size samimi geliyor mu? Bölgede yeni rolümüzü biz mi belirledik? Yoksa onlar mı? Suriye meselesinde kaybedenler net bir şekilde, Suriye, Rusya ve İran’dır. Kazananlar ise İsrail ve ABD’dir. Diplomasi bir müzakere ve taviz verme sanatıdır. Türkiye’nin şu an için bu sanatı her partner ile farklı şekillerde icra ettiği bellidir. Güçlü olanların her zaman daha fazla kazandığı bir oyun gibidir diplomasi. Yüzde yüz kazandık dersek kendimizi kandırırız. Konuları bir süre daha ulaşabildiğimiz kaynaklardan takip etmekte fayda var. Bazı konularda kazandığımızı ancak çoğu konuda kaybettiğimizi düşünüyorum. 2003 yılındaki Irak savaşından, tam olarak 21 yıl sonra, 2024 yılında rejimin düşmesiyle şimdilik biten Suriye savaşına kadar uzanan süreçte, İsrail ve ABD düzenli olarak kazanıyor. Irak’tan neden bahsederek yazıma başladım? Şu sebeple: ABD, Irak’a demokrasi getirdiği gibi Suriye’ye de getirdi. Irak’ın nasıl 20 yıldır beli doğrulmadıysa aynı şekilde Suriye’nin de beli doğrulmayacak. Irak nasıl parçalandıysa, Suriye’de aynı şekilde parçalanacak. Irak’ta nasıl ki IKBY kurulması resmiyete döküldüyse, benzer oluşumlar fıratın doğusu ve batısı için de kurulmaya çalışılacak.
• Bölgedeki Türk Hilali ve Türkler ne olacak?
• Çocukluğumdan beri duyduğum, önce Irak, sonra Suriye, ardından İran, son olarak Türkiye senaryosu gerçek mi?
• Gelen mülteciler geri gidecekler mi? Artık Suriye şeriat ile yönetilecek, Türkiye’yi gören Suriyeliler neden gitmek istesinler? Suriye’de önceki hükümet ve şimdi kurulacak olan hükümetin mezhepsel farklılıkları Suriyeli Halka nasıl yansıyacak? Yeni bir göç dalgası olmayacak mı? Bu saatten sonra Suriye’de gerçekleşecek olan güç ve bölüşüm savaşları bölgeyi daha karmaşık bir hale getirecektir. Bu sebeple mültecilerin samimiyetle geri döneceğini gerçekten düşünüyor musunuz? Yoksa medyanın yanıltıcılığına mı kapılıyorsunuz?
• Bu kadar kırılgan bir ekonomide yeni bir göç dalgasını nasıl kaldırabiliriz? Yeni rolümüzü oynamayı kabul etmediğimiz takdirde, siyasi üslup ve diplomatik dilden bihaber olan Trump “ekonominizi mahvederim”, “aptal olmayın” çıkışları yaparak bizi zorda bırakır mı? Yoksa gerçekten mahveder mi?
• Batı Roma İmparatorluğu nasıl yıkılmıştı? Osmanlı İmparatorluğu nasıl yıkılmıştı? Hatırlıyor musunuz? Yugoslavya nasıl dağılmıştı? Sovyetler nasıl yıkılmıştı? Bunları biliyor musunuz? (Uzmanı olanlar beni aydınlatsın lütfen)
Yorumlar
Kalan Karakter: