“Ultraviyole ışınların DNA üzerine zararlı etkileri mevcuttur”
Güneş ışınlarının olumlu ve olumsuz etkilerinden bahseden Prof. Dr. İlgen Ertam Sağduyu, “Güneş ışınları, D vitamini sentezi için önemli olmakla birlikte sadece yüz ve el sırtlarının güneşe günde 10-20 dakikalık maruziyeti yeterli vitamin D üretimini sağlar. Fotoyaşlanma, derin kırışıklıklar, telenjiektaziler siyah nokta ve sivilce benzeri lezyonlarda artma ile kendini gösterebilir. Güneş maruziyeti sonrası gözlerde hasar ve özellikle koyu tenli kişilerde, yüz bölgesinde melazma denilen koyu renkli lekeler de ortaya çıkabilir. Ultraviyole ışınların DNA üzerine zararlı etkileri mevcuttur. DNA hasarı ile çeşitli mutasyonlar gelişebilir. UV maruziyeti sonrası; kansere dönüşebilen aktinik keratoz; yassı hücreli kanser, bazal hücreli kanser ve melanom gibi deri kanseri türlerinde artış olabilir. Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemindeki güneş yanıkları, ileride oluşabilecek deri kanserleri açısından risk taşır. Güneş ilişkili bazı dermatolojik hastalıklar da bulunmaktadır. Güneş gören yerlerde su toplamayla birlikte kızarıklık, egzama, kaşıntılı, deriden kabarık kurdeşen lezyonları veya telenjiektaziler izlenebilir. Özellikle ense bölgesinde deride uzun süreli kaşıntı sonrası belirgin kalınlaşma ve deri çizgilerinde artış meydana gelebilir. Gül hastalığı ve bazı romatolojik hastalıklarda güneş maruziyeti sonrası hastalıkta şiddetlenme meydana gelebilir. Doğum kontrol hapları, izotretinoin, bazı tansiyon ilaçları, psikiyatrik ilaçlar, bazı antibiyotikler ve kemoterapötik ajanlar gibi ilaçların alınmasından sonra güneş gören alanlarda güneşe duyarlılığın artmasına bağlı belirgin kızarıklık, hassasiyet meydana gelebilir” dedi.
“UVA ve UVB koruması olan suya dayanıklı kremler kullanılmalı”
Prof. Dr. İlgen Ertam Sağduyu, “Özellikle güneş ışınlarının daha dik geldiği saatlerde güneş koruyucu sürmeden denize girilmesi veya uzun süreli yürüyüşler sonrasında açıkta kalan alanlarda kızarıklık, su toplama, yanma, batma şeklinde kendini gösteren güneş yanığı meydana gelebilir. Tedavide ıslak pansuman, kısa süreli topikal kortikosteroidler, deri yenilenmesini hızlandırıcı topikal ilaçlar kullanılabilir. Bol su içilmeli, bol kıyafetler giyilmeli ve güneşten korunulmalıdır. Şikayetler geçmediği takdirde doktora başvurulmalıdır. Güneşten korunma fiziksel ve kimyasal yöntemlerle sağlanabilir. Fiziksel korunma; güneş gözlüğü, geniş şapkalar, kalın kumaşlı ve uzun kollu kıyafetler, şemsiye gibi araçlarla sağlanabilir. Güneş ışınlarının deriye daha dik ulaştığı 11.00-15.00 saatleri arasında güneşten kaçınmak önemlidir. Güneş koruyucular içerdikleri etken maddelere göre fiziksel ve/veya kimyasal korunma sağlar. Fiziksel etkili koruyucular, bariyer oluşturarak ışınları deriden yansıtarak etki eder. Tahriş edici ve alerjik olmamaları nedeniyle daha güvenilirdirler. Kimyasal etkili koruyucular ise UVA ya da UVB’yi absorbe ederek deriye geçişi azaltırlar. Etkili bir güneşten korunma için; hem UVA hem UVB koruması olan, mümkünse suya dayanıklı, en az SPF 15 güneş koruyucular tercih edilmeli, güneşe çıkmadan en az yarım saat önce güneş gören bütün bölgelere yeterli ve eşit miktarda güneş kremi sürülmeli, bulutlu havalarda da güneş koruyucu kullanılmalı, 2-4 saatte bir ve yüzme veya aşırı terleme sonrası güneş koruyucu yenilenmelidir” dedi.