İzmir Ticaret Odası (İZTO) mayıs ayı meclis toplantısı Meclis Başkanı Selami Özpoyraz idaresinde yapıldı.
Toplantıya İZTO Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener ile meclis üyeleri iştirak etti.
“FİRMALARIMIZIN KIRILGANLIĞI OVP’NİN BAŞLADIĞI DÖNEMDEN FARKLI BİR SEVİYEYE TAŞINDI”
Özgener, enflasyon ve Orta Vadeli Program hakkında görüşlerini paylaşarak “Mevcut koşullarda istikrarın belirleyici olduğunu, bununla birlikte Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda belirttiği gibi Türk lirası varlıklarında istenilen seviyeye ulaşılmadığı sürece, özel sektörün düşmesini istediği faiz ve enflasyon oranlarının tam ters yönde yukarı çıkma riskini de göz ardı edemeyiz. Öncelikli hedefimizin enflasyonun hızlı düşmesinin olduğunu defalarca vurguladık. Enflasyon ne kadar hızlı düşerse, özel sektör üzerindeki faiz kaynaklı maliyet yükünün o kadar sınırlı kalacağını ifade ettik. Bugün, geldiğimiz süreçte yaşanan faiz artışlarına ek olarak diğer maliyet baskılarıyla birlikte, firmalarımızın kırılganlığının programın başladığı döneme göre farklı bir seviyeye taşındığını görüyoruz. Bu nedenle, Merkez Bankası'nın enflasyon, büyüme ve finansal istikrar arasında kurduğu hassas dengeyi korurken; para politikasına, maliye politikası ve yapısal reformlar tarafından sağlanacak desteğin, her zamankinden daha önemli olduğu kanaatindeyiz. Faizler bir süre daha tahminlerimizin üzerinde seyredecekse, en azından bu dönemin karşılığında enflasyon hedeflerinden sapma olmayacağına dair güçlü bir inancın oluşturulması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
“VİZE SORUNU, TİCARİ KAYIPLARA YOL AÇIYOR”
Başkan Özgener, iş insanlarının karşılığı vize sorunlarına değinerek “Avrupa Birliği, ülkemizin ve kentimizin en yoğun ticari ilişkiler yürüttüğü bölge konumunda. Böylesine güçlü bir ekonomik bağa rağmen, iş dünyamızın Avrupa’ya erişimini kolaylaştırması beklenen vize süreçleri, bizler yaşanılan sorunları dile getirip çözüm taleplerimizi iletmemize rağmen, ne yazık ki daha da zorlaşıyor. Türk vatandaşlarının, özellikle de iş insanlarımızın Schengen ülkeleri başta olmak üzere seyahatlerinde karşılaştığı zorluklar her geçen gün daha da artıyor. Vize başvurularında yaşanan uzun bekleme süreleri, verilen vizelerin çoğunlukla kısa süreli ve tek girişli olması, hatta bazı ülkelerde transit geçişlerde dahi sıkı kontroller uygulanmaya başlaması, üyelerimizin uluslararası hareketliliğini ciddi biçimde kısıtlar hale geldi. Bu kısıtların başında gelen fuarlara, toplantılara ve ticari temaslara zamanında katılamamak, hem firma bazında hem de ülke genelinde önemli ticari kayıplara yol açıyor. Avrupa Birliği ile milyarlarca euroluk ticaret hacmine sahip olan firmalarımız, bu uygulamalar nedeniyle maalesef dezavantajlı bir konuma düşüyor.
Bu vesileyle; vize süreçlerinde belirsizliklerin giderilerek, vize bekleme sürelerinin kısaltılması ve sağlıklı bir randevu sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini sizlerin huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
“KÜRESEL DÜZEYDEKİ BELİRSİZLİKLER, BEKLENTİLERDE DALGALANMA YARATIYOR”
Özgener, ekonomik gelişmeleri değerlendirdiği konuşmasında şunları söyledi:
“Amerika Birleşik Devletleri’nin hem Çin hem de diğer ülkeler ile uygulamaya aldığı yeni tarifeler 14 Mayıs itibarıyla başladı. Başkan Trump, açıkladığı bu tarifelerde, üzerinden bir ay bile geçmeden ilk söylemiyle çelişen ve beklenmedik birçok değişiklik yaptı. Gelinen noktada, Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni dönemde dış ticaret misillemesi olarak değerlendirilen bu politikasının, küresel ekonomide belirsizlik ve oynaklıkları tetikleyebileceği öngörülüyor.
Bir diğer dikkat çekici konu ise, Moody’s tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nin notunun düşürülmesi oldu. Not indiriminin ana nedeni olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nde 10 yıldan uzun süredir kamu borcu ve faiz ödeme oranlarının, benzer derecelendirmeye sahip ülkelere kıyasla yüksek seviyelere çıkmış olması gösterildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin ticaret maliyetlerini azaltmaya çalışırken finansman maliyetlerini yukarı taşıdığını görüyoruz. Bu politika değişikliğinden dolayı, dünya genelinde merkez bankalarının altın ve diğer ulusal para birimlerine yatırım yaptığını gözlemliyoruz. Sonuç olarak, küresel düzeyde uygulanan ani ve öngörülemeyen ticaret politikalarının, sadece ekonomik verilerde değil, beklentilerde de ciddi dalgalanmalara yol açtığını bir kez daha tecrübe ettik. Bu tablo bize açıkça gösteriyor ki belirsizlik, ekonominin en görünmez ama en maliyetli kalemlerinden biri. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde öngörülebilirlik ilkesini temel alan, sürdürülebilir ve istikrarlı politikaların benimsenmesi; sadece bugünü değil, geleceği de sağlıklı biçimde şekillendirebilmek adına kritik önem taşıyacak.”
ÖZGENER’DEN ÖNERİ: ALTERNATİF BÖLGELERE AÇILIN
Özgener, meclis üyelerini , risk yönetimi ve esnek planlama kabiliyetlerini güçlendirmesi, dış ticaretin yeni dengelerine uyum sağlayacak adımları zamanında atmaları için önerilerde bulundu. Başkan Özgener, üyelerinin hedef pazar çeşitlendirmesine giderek alternatif bölgelere açılmalarını, tedarik zincirlerini esnek hale getirmelerini, döviz ve finansman risklerini aktif şekilde yönetmek gibi konulara eğilmelerini ve dijitalleşme ve e-ihracat kanallarını güçlendirmelerini tavsiye etti.
“2025 YILI ÖNGÖRÜLEN RAKAMLARDA KAYIPLAR DAHA DA ARTACAK”
2024 yılı ISO Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu ile EBSO İzmir’in İlk 100 Sanayi Kuruluşu araştırmalarına göre; büyük firmaların, reel büyüme ve karlılık oranlarında düşüş yaşandığını ve finansman yüklerinin arttığını kaydeden Özgener, sözlerine şöyle devam etti:
“Büyük firmaların yanısıra, KOBİ’lerimizde de durum farklı değil; 2024 yılı karlılık rakamları onlarda da çok düşük. Burada altını çizmemiz gereken husus; bu değerlendirmelerin 2024 yılına ait olması ve 2025 için öngörülen rakamlarda kayıpların daha da artacağının tahmin edilmesi. Mayıs ayı sektörel ve hanehalkı beklenti anketlerine baktığımızda, hem enflasyona hem de ekonomik aktivitenin seviyesine dair bozulma gözlemledik. Buna göre; hanehalkının 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi, yüzde 59,3’ten yüzde 59,9’a yükseldi. Reel sektör için bu oran yüzde 41,7’den yüzde 41’e, piyasa katılımcıları için ise yüzde 25,6’dan yüzde 25,1’e geriledi.
“BİREYLER, NİSAN’DAKİ FAİZ ARTIŞINA RAĞMEN ENFLASYONUN DÜŞECEĞİNE İKNA DEĞİL”
Hanehalkı beklentisindeki bu küçük artış, tek başına endişe verici görünmese de; beklentiler arasındaki farkın kapanmıyor olması ve Nisan’daki faiz artışına rağmen bireylerin enflasyonun düşeceğine dair ikna olmamalarını, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husus olarak değerlendiriyoruz. İç ve dış piyasalardaki ciro ve sipariş miktarlarında gözlemlenen hareketlerin, üretim maliyetlerindeki artışları karşılamakta yetersiz kaldığını görüyoruz. Bu zorlukları gözardı etmeden, her zaman değindiğim gibi Orta Vadeli Programın uygulanmasına bağlı kalınmasının büyük önem taşıdığını tekrar ifade etmek istiyorum.”
“ARZ KAPASİTESİNİ ARTIRMAK ENFLASYONU SINIRLAR”
Özgener, “Kamu harcamalarının enflasyon üzerindeki etkisi harcama türüne göre farklılık gösteriyor. Cari harcamalar ekonomide hızlı ama geçici bir etki yaratırken, genellikle talep yönlü enflasyon baskısını artırma eğiliminde oluyor. Buna karşılık kamu yatırımlarının, etkisini daha geç gösterse de arz kapasitesini artırarak enflasyonu sınırlayıcı ve dengeleyici bir rol oynayabileceği kanaatindeyiz. Bu nedenle, kamu kaynaklarının tahsisine özellikle dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
“FİNANSMANA ERİŞİM HALA EN BÜYÜK DARBOĞAZ”
Kredi politikalarının sahadaki yansımalarına ilişkin konuşan Özgener, “Finansmana erişimin hâlen en büyük darboğazlardan biri olduğunu net olarak görebiliyoruz. İş dünyası yeni yatırımların finansmanı bir yana, işletme sermayesi sıkıntısına çare olacak kaynağı bile bulmakta zorlanıyor. Uygun koşullarda kredi bulmak bir yana; kredi maliyetlerinin yüksekliğini göze alan firmalar bile, acil ihtiyaç duydukları finansal kaynaklara erişemiyorlar. Bankacılık sisteminde yaşanan kredi sıkılaşması ve buna bağlı olarak iş dünyamızın finansmana ulaşmasının ciddi biçimde zorlaşması, üretimi ve istihdamı olumsuz etkiliyor” ifadelerini kullandı.
“KREDİ PAKETLERİNİN İÇERİKLERİ KOBİ’LERE GÖRE TASARLANMALI”
Özgener, açıklanan yeni KGF Kredi Paketini önemsediklerini ifade ederek “Başta KOBİ’ler olmak üzere ihracata dönük çalışan sektörlere öncelik verilerek, sanayi ve ticaret kesiminin krediye erişimi kolaylaştırılmalı. İhracata yönelik üretimin artması, enflasyonla mücadele ve kur ile faiz dengesine de olumlu yönde katkı sağlayacaktır. İstihdamı korumada çok zorlanan işletmeler açısından da dış pazarlara dönük üretim potansiyelinin artması olumlu etki yaratacaktır. Selektif bir kredi gevşemesinin hayata geçeceğini görüyor, ilgili adımların kamuoyuna net biçimde anlatılması ve kilit sektörlere yönlendirilecek kaynakların neden öncelikli olduğunun açıklanması gerektiği kanaatindeyiz. Ancak, KOBİ’lerin krediye erişimini etkin ve sürdürülebilir hale getirmek için kredi paketlerinin içeriklerinin KOBİ’lerin ihtiyaçlarına göre tasarlanması gerektiği fikrindeyiz” dedi.
“ELEMAN EKSİKLİĞİ ORTAK SORUNUMUZ”
Özgener, meclis üyelerinin sorunlarını dile getirmesinden sonra kürsüye çıkarak şu konuşmayı yaptı:
“Zirai don konusu ile ilgili komitelerimizden toplantı talepleri var. Daha kapsamlı toplantıyı sigortacılık komitemiz ile yapmayı arzu ederiz.
Nitelikli iş gücü yetiştirilmesi konusuna hepimiz önem veriyoruz. Eleman eksikliği, hepimizin iş faaliyetlerinde bulunduğu sektörlerde ortak bir sorunumuz. Bu konuyu belirli aralıklarla mecliste de konuşuyoruz. Ülkemizin en önemli sorunlarından biri olmaya ve gündem yaratmaya devam ediyor bu konu.
“MESLEKİ EĞİTİM KURSLARI AÇILACAK VE İŞKUR DESTEĞİ OLACAK”
Nitelikli iş gücü yetiştirme program kapsamında 23 Eylül’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız ve TOBB Başkanımız tarafından protokol imzalandı. Bu kapsamda odalar veya borsalar üzerinden meslek konusunda iş gücü talepleri alınacak ve kurullarda değerlendirilecek. Mesleki eğitim kursları açılacak. Kursiyerlere de İŞKUR tarafından çeşitli destekler olacak.
“KURBAN DERİLERİ HEBA OLUYOR, MİLLİ SERVETİMİZİ KAYBEDİYORUZ”
Her kurban bayramında değerlendirilen sorun olan bir konu. Kesilen kurbanların derileri çoğunlukla yanlış kesimle heba oluyor. Aslında milli servetimizi bu yolla kendi kendimize kaybediyoruz. Bu konuyu da gündeme getirmeye devam edeceğiz. İnşallah bir gün çözüldüğünü görürüz.”
Yorumlar
Kalan Karakter: