Canavarlara inanır mısınız? Hayır mı? Muhtemelen Sally’de böyle düşünüyordu. Kuzeni Emily’yi kaybetmeden önce..Tam 1 aydır kayıp kuzenini bulabilmek için neredeyse kasabada ilan asmadığı yer kalmamıştı. Bu kayıp, elbette Sally’nin hatası değildi fakat içten içe duyduğu ‘SUÇLULUK’ durumu, kendisini tarifi olmayan bir maceraya sürükleyecekti.Hikaye, Sally’nin kayıp kuzeni Emily hakkındaki mırıldanmalarıyla başlar. Tam bir aydır kayıp olan küçük kızdan artık tüm kasaba ümidini yitirmiştir. Aramalar sona ermiş, umutlar tükenmiştir. Geriye kalan tek şey, Sally’nin çaresizce yapıştırdığı kayıp ilanlarıdır. Bethelwood adlı bir maden kasabasında yaşayan bu iki çocuk, aslında pekte sevdikleri bir arkadaş ortamına sahip değildirler. Çevresindeki çocuklar tarafından hor görülen, dışlanan hatta sürekli aşağılanan bir hayatları vardır. Nitekim yeri geldiğinde çocuklar yeryüzündeki en acımasız yaratıklar olurlar. Zorbalık yapan çocuklardan kaçarken bisikleti kırılmıştır Sally’nin. Evden çok uzaktadır. Başında bunca dert yokmuşcasına yağan kara rağmen bir an önce eve dönmek ister. Ve o an teleferiği kullanmak gelir aklına. Çünkü peşinden gelen çocukların küstah seslerini hala işitmekte, hala takip edilmektedir. Bir müddet sonra istasyona varan küçük kız, burada hayatındaki en önemli ana tanık olacağının henüz farkında değildir. Bilet satılan kulübe de tuhaf bir adam vardır. Bu adam bembeyaz sakalları olan, böyle bir havada güneş gözlüğüne benzeyen gözlükler takan, ilginç bir şapka ve ceket giyen yaşlı bir adamdır. Tuhaflık kısmı yaşlı adam konuşmayan başladıktan sonra daha da belirginleşir. Düpedüz başı belada olan küçük kıza gideceği yere bilet alması gerektiğini, aksi halde asla yardımcı olamayacağını söyler. Çaresiz söylenileli yapmak zorunda kalan Sally ise koşar adım bileti alır fakat geri döndüğünde yaşlı adam yerinde değildir. Az önce konuştuğu kulübenin ışıkları sönmüş, sanki hiç orada değilmiş gibi bir izlenim vardır. Üstelik garip olan sadece yaşlı adam da değildir. Sally’nin aldığı bilet, normalinden çok daha farklıdır.Yapacak bir şeyi kalmayan küçük dostumuz, hızla teleferiğe biner ve biner binmez kendiliğinden çalıştığını görürüz. Nihayet Sally’nin kabusu sona ermiştir. Yaşadığı onca şeye rağmen her ne olursa olsun şu anda evine gidiyordur…ya da... öyle olduğunu zanneder.Vardığında etrafında kimseciklerin olmadığını görür Sally. Yerde yanmakta olan bir el fenerinin ışıltısı ve sağa sola koşuşturan ayak seslerinden başka hiçbirşey yoktur. Kasabaya yakınlaştıkça olaylar daha da garipleşir. Sanki deprem olmuş gibi asfalt üzerinde çizgiler oluşmuş, zeminler çökmüştür. Bir hafta öncesinin festival pankartları, devrilen elektrik direkleri ve müthiş bir sessizlik söz konusudur. Derken okudukları okulun penceresinden Emily’yi görür Sally. Bunca zamandır okulda mı saklanmaktadır bilinmez. Bir zaman içeri girmek için aradığı anahtarı bulduktan sonra ise olanlar olur!Okula girmek için aradığı anahtarı bulduktan sonra hayatı boyunca deneyim etmediği bir kabusla yüzleşir. Karşısındaki şey ne idüğü belirsiz bir canavardır. Şu bir gerçektir ki burası kesinlikle Sally’nin yaşadığı kasaba değildir. Çevresindeki her şey tanıdıktır fakat bir o kadar da farklıdır. Sanki doğduğu yerin bozulmuş bir alternatif gerçekleğindeymiş gibidir. Ve ilk kez gördüğü canavarların daha da fazlası şu anda okulun bahçesinde cirit atmaktadır. Tüm bu olanlar tamamen bir kabusa dönerken içeri girdiğinde bir yenisi eklenir. Adeta Sally’yi izliyormuşcasına bakan devasa gözler.
Observers!
Canavarlarr ve İsimleri
Bu hikayedeki canavarların isimleri, zorbalığa uğrayan Emily’nin yaşadıklarıyla bağlantılı ve hemen hemen her biri bir takım duyguları sembolize ediyor.
Örneğin ilk gördüğümüz canavarın adı Stranger, yani yabancı.
Okuldan içeri girdiğimizde kapıyı kapatan gözler Observers, yani gözlemciler.
İlerleyen vakitlerde göreceğimiz Resident Evil serisinden bozma şu yanan şey Violence, yani şiddet.
Görünmez olanlar, paranoya.
Mankenler Blame, yani suçlama
Kamera canavarı kabaca bir tabirle; Exposure, yani maruz kalma..
Ve en son göreceğimiz devasa şey de; Helplessness, yani çaresizlik gibi anlamlara geliyor.
Fark ettiyseniz her bir isim zorbalık gören bir çocuğun hemen hemen yaşadığı tüm duyguları sembolize ediyor. Hatta bahsi geçen bu zorbalığı açıkça ifade eden başka meteryalleride oyun içerisinde görmek gayet mümkün. Hareket edenlerin aksine bir olayı betimleyen duruşlarıyla gösterilen tahta mankenler, duvarlardaki yazılar, sağa sola çizilen absürt resimler ve Emily’ye ait günlüklerin her biri bu konuya bir örnek!
Ve elbetteki oyunun adı;
G-Y-L-T!
Ya da Guilt!
Kaynaklar bu adın, ingilizce de suçluluk anlamına gelen ‘guilt’ kelimesinden türetildiğini söyler. Ana karakter Sally, kuzeni Emily’ye yapılan zorbalığa karşı vakti zamanında sessiz kaldığı için büyük bir suçluluk hisseder. Zira oyunun temel hikayesi de aslına bakarsanız bir nokta da bundan ibarettir.