Yazar: Ayten DİRİER 9 Eylül 1922; 3 yıl, 3 ay, 25 gün süren Kurtuluş Savaşı’nın sona erdiği gün… Salt İzmir’in değil, bütün Türkiye’nin Kurtuluş günü... Allah o günleri bir daha yaşatmasın ve yurdumuza göz dikenlere de ibretlik bir ders olsun.
XIX. asır sonu ile XX. asır başlarında dağılma sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu; Osmanlı-Rus Savaşı (93 harbi, 1877-78), Trablusgarp Savaşı (1911) ve Balkan Savaşlarında (1912-13) büyük çapta toprak yitirse de, stratejik konumu nedeniyle dünyanın sayılı güçlerindendi. Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği toprakları geri almak için Merkezi İttifak’ın yanında yer alması, İtilaf kuvvetlerini çok kızdırdı.
Avrupa’nın köklü emperyalist ülkeleri İngiltere-Fransa-Rusya, Papalık ve enternasyonal Siyonizm’in çabalarıyla açılan ekili karalama kampanyası sonuçta başarıya ulaştı. Bu başarıda, askeri güçlerden önce Gertrude Bell, Sara Aaransohn ve Thomas Edward Lawrence’in yürüttüğü 5. kol faaliyetlerinin büyük etkisi oldu.
Biirinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı İmparatorluğu yıkıldı ve sömürgeci güçler bölgedeki konumlarını güçlendirdiler. Sykes-Picot ve benzeri anlaşmaları tamamlayan kararlarla Müslümanlar arasına milliyetçilik, mezhepçilik, aşiretçilik, bencil çıkarlar empoze edilerek, birbirlerinden ayıran yapay sınırlar çizildi. Irak, Suriye, Ürdün, Kuveyt, Hicaz Krallığı gibi Manda Devletlerin sosyal, siyasal, kültürel denge gözetilmeksizin kurulması, bölgeyi bugün de devam eden yüz yıllık süreçte kan, gözyaşı ve kargaşa ortamına sürükledi.
Başkasına acı çektirenler er geç, aynı acıyı çekerler. Batı Dünyası da yaptıklarının karşılığını İkinci Dünya Savaşı’nda milyonlarca gencini toprağa gömerek ödedi. İslâm Dünyası da huzur yerine, bitmeyen kaosa sürüklenerek cüce İsrail’in oyuncağı oldu...
Yüzyıl önce, stratejik ve hammadde yönünden çok önemli bir konumda bulunan Osmanlı İmparatorluğu’nu önce 5.Kol Faaliyetleri(casuslar) ile parçalayan Avrupalılar, günümüzde de aynı açgözlülükle ülkemiz karıştırırken; onlara ABD, İsrail, Rusya, İran gibi devletler de katıldı.
“Tarihten ders alınsa, tekerrür eder miydi hiç” diyen M. Akif çok haklı… Geçmişte Orta Doğu ile yetinmeyip, ana vatanımızı da işgal eden emperyalistler ve kuklalarının derslerini, bütün olumsuzluklara rağmen, Dünyaya örnek olan Kurtuluş Savaşı ile verdik. 15 Mayıs 1919’da başlayan Millî Mücadele; Mitingler, Kuvayı Milliye Çeteleri, genelgeler ve kongrelerin ardından düzenli ordunun kurulmasıyla kazanılan İnönü, Sakarya, Dumlupınar zaferleriyle 9 Eylül 1922’de İzmir rıhtımında sona erdi.
30 Ağustos Başkumandanlık Zaferi’nin ardından; "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!” emriyle İzmir yönüne doğru ilerleyişe geçen Türk ordusu birliklerinin en önünde Fahrettin Altay Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu bulunuyordu. Şehre ulaşan ilk Süvari Birlikleri 9 Eylül sabahı Kadifekale, Sarıkışla, Karşıyaka, Paket Postanesive Hükûmet Konağı'nda göndere Türk bayrağını çekip İzmir'in kurtuluşunu ilan ettiler. Süvarilerin hedeflenen 15 gün yerine, 14 günde İzmir’e girmesinde kimsenin suçu yoktu! Çünkü İzmir aşkıyla yanan süvarilerin yürekleri, artık Başkomutanı bile dinlemiyor, tazı gibi kaçan düşmanı yakalamak için kartal gibi uçuyordu. Kadifakale’de dalgalanan bayrağı Belkahve’de gururla izleyen Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa ve M.Fevzi Paşa ertesi gün İzmir’e girdiler.
Milli mücadeleyi kazandıran o ruh, benliğimizde her zaman canlılığını korumaktadır. Bugün aynı sinsi ve kalleş oyunlarla, yeni Türk Çağı eşiğindeki Türkiye’nin önünü kesmek isteyenlere aynı kararlılıkla cevap verileceğinden kimsenin kuşkusu olmasın…
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, Komutanlar, Gaziler ve şehitlerimize rahmet, Ailelerine sabır, insanlıkla yaşıt Milletimize birlik-beraberlik ruhu, tuzağa düşen aymazlara da izan dilerim.
Kurtuluş Günün kutlu olsun İzmir’im…
Yorumlar
Kalan Karakter: