3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ KUTLAMA DEĞİLDİR!!!
YASALARDA VAR OLAN HAKKIN YERİNE GETİRİLMESİDİR....
BU YAZIM DEĞERLI OKUYUCULARIMA BİR ÇAĞRIDIR !
(Beraberce Yok Edelim Önümüzdeki Buz Kütlelerini)
Bendeniz Sinem 78 yılında bu başlığın bir bölümündeki engeli yaşayan ve yıl 2024 hala yaşamaya devam eden bir savaşçıyım.
2014 yılında siyasi hayata bir adım atarak meclis üyeliği yaptım 2 dönem 10 yıl savaşıma siyasi olarak da devam etmeye aldığım bilgi , tecrübe ve deneyimlerle beraber o buz kütlelerinden bazılarını kırmak üzere yola çıktım.
Savaşarak mı yoksa Mütemadiyen çalışarak mı devam etmek bu konuyu anlamlı hale getirir?
Siz nedersiniz?
Yola çıkabilmek de başarmayı yerine getirmenin ilk maddesidir. Birlikte mücadele edebilmek bir elin nesi var iki elin sesi var anlamındaki atasözünü bize gayet iyi hatırlatır .
Bu mücadeleye sadece engelliler ve yakınları değil tüm bireylerin katılımıyla zinciri tamamlayan halka olabiliriz. Herkesin mesleki bilgi , tecrübe ve deneyimle beraber sorumluluklarını yerine getirmesi yasaların yerine getirilmesinde çok kıymetli ve değerlidir.
Çağdaş bir ülke olan Türkiye ve yaşadığımız yer olan İzmir'e bu hakların yerine getirilmemesini yakıştıramıyorum.
Sadece bir gününüzü ayırın ve İzmir'de var olan engelli farkındalık merkezlerinden birinde gününüzü geçirin ve yaşayın sonrasında var olan duygularınızla güç oluşturmak üzere sizlerle zinciri
tamamlamak isterim.
3 Aralık (Dünya Engelliler Günü), Birleşmiş Milletler tarafından 1992'den bu yana desteklenen bir gündür ve küresel çapta farkındalıklar oluşturulmaktadır. 3 Aralık Engelliler Günü'nün amacı, engelli bireylerin toplumsal farkındalığını artırmak, haklarını savunmak ve toplumsal eşitliği teşvik etmektir. Milletler tarafından 1992'den bu yana desteklenen bir gündür ve küresel çapta farkındalıklar oluşturulmaktadır.
3 Aralık Engelliler Günü'nün amacı, engelli bireylerin toplumsal farkındalığını artırmak, haklarını savunmak ve toplumsal eşitliği teşvik etmektir.
İnsanlığın ulaştığı modern hukuk düzeninde kabul edilen ve evrensel olarak tanınan insan haklarının kaynağını yalnızca
insan olması ve doğuştan gelen temel haklara sahip olduğu düşüncesi oluşturur. Devredilmez olan bu haklar, tüm insanlar için eşit olarak sağlanmalı, özgür ve onurlu yaşam hakkı korunmalıdır.
Ülkemizde çıkarılan onca yasa, onaylanan uluslararası sözleşmeler, yapılan çalışmalar her nasılsa sürekli ve sürdürülebilir bir iyileşmeyi sağlamaktan uzak kalmışlardır. Gelinen noktada köklü bir zihniyet değişikliği olmaksızın amaçlanan neticenin alınamayacağı anlaşılmaktadır.
Erişilebilirliğe dair standartların karşılanması bir yana, kamu başta olmak üzere sonradan yapılan kamuya açık çevre düzenlemelerinde ve yeni inşa edilen yapılarda dahi bu kurallara uyulmamakta, denetim görevi sadece yazıda kalmaktadır.
İnsan haklarına saygının bir gereği olarak devlet, yurttaşlarının eşitliğini gözetmelidir. Sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak ise devlet, dezavantajlı gruplar açısından gerekli düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür.
Herkes üstüne düşen yükümlülüğü biliyor mu sizce ?
Ya da yükümlülüklerimizden kaçıyor muyuz?