Ankaragücü - Keçiörengücü maçındaki 'sarı kart' olayını biliyorsunuz.
İzmirli hakem Emre Kargın, sağlık görevlisine, kulüp doktoruna sarı kartını gösterdi ya.
İşte bunun, fizyolojisini, histolojisini, embriyolojisine, anatomisine şöyle bir göz atalım.
Önce Anatomi Atlası'nı açtık Prof.Dr.Ahmet Çimen'inkini ama.
Detaylı, o zamanki şartlara göre, harika.
Ankaragüçlü oyuncu yerde yatıyor.
Ekrandan görüyoruz, göğüs kafesi bir şişiyor, bir iniyor.
Bir sıkıntısı var.
Yorgunluktandır diyoruz, efordan.
Ya kalpten ise ya nefesinde problem varsa ya tansiyonu düşmek üzereyse.
Hakem kardeşim Emre Kargın, sedye çağırıyor, ısrarla.
Sedyeciler daha görmeden.
Kulüp doktoru sahaya girmek üzere iken, 'sen girme işareti' yapıyor.
Hafta içinde takip ettiği oyuncu, belki de kırık var diye endişe etti.
Olamaz mı ?
Hatta o kadar kızıyor ki girmesine.
Futbolcusunun yanına gitmek isterken, önünde sağ sol yapıyor.
Sert sert bakıyor.
Sahaya tribünden atlayan eli bıçaklı provakatör girdi, sanki.
Onun karşısında bile böyle duramaz.
Gidemiyor sağlıkçı, futbolcu hala yerde.
Son nefesini verecek neredeyse, bir baksana.
Sarı kart doğru, tamam.
'Hakemden izin almadan, hakem gir işareti yapmadan kimse sahaya giremez' de ondan.
Niye ?
Yoksa yol geçen hanı olur.
Bugün izin verirsen iki dakika geçmeden kalesinde bekleyen kaleciye yarım ekmek kokoreç satan bile çıkar.
Şaka bir yana.
Hazır doktor ayağına kadar gelmiş.
Hakem zeki ve akıllı olur, olmalıdır.
El hareketini minik kıvraklıkla düzeltiversen, ne çıkar.
Hem de yerdeki futbolcunun üstünden atlıyorsun.
Ya ezersen ya aniden kalksa, yere uzanacaksın.
Sedye ile çıksa yine o doktor arkadaş bakmayacak mı ?
En az 3 dakika zamandan tasarruf.
Ya yerde yatmaya devam eden futbolcuya bir şey olsaydı.
Allah korusun, ölüverse.
Allah korusun da Allah akıl fikir irade vermiş.
Önce sen koru.
Vefatı VAR'dan geri döndürecek babayiğit var mı ?
Önce sağlık, önce can.
Spor kime var ?
Spor kim için var ?
Sporcu can taşıyor, insan onlar insan.
Sahaya izinsiz girmek sarı kart, hatta atabilirsin de.
Girmemesi gerekenleri tribüne yollayabilirsin, hatta stat dışına attırabilirsin.
Yahu bu sağlıkçı, kulüp doktoruna olur mu ?
Zaman geçirme mi, var, saatin de var, ekle sona.
Yerdeki numara mı yapıyor, aldatıyor mu, zaman mı geçiriyor.
İyi bak, anlaman lazım tecrübeli hakemsin.
Saatin var ekle, sabaha kadar oynasınlar.
O da yok.
Sağlıkçıyı pamuklara sarıp saklaman gerek.
Sana da hakemlere de gerekebilir.
Hiç belli olmaz hayat bu.
Peki şöyle bir soru yönelteyim.
Sağlıkçı yayına geldi, hakem raporunda açıkça yazılır da burada aile var yazamıyorum, 'Hay senin yöneteceğin maçın ........ .....' dedi.
Ne yapacaksın ?
Kurallara göre atılması gerek değil mi ?
Hakeme hakaret etti.
Sağlıkçı da atılır mı ?
Atmadın, atamadın diyelim.
İki dakika sonra, yine sahaya girdiğinde pişmiş kelle gibi sırıtıp, daha okkalı küfür eder, yüz buldu ya.
Eee ne yapmak gerek.
Bugüne kadar böyle yapan sağlıkçı da görmedim.
Bugüne kadar atılan sağlıkçı da görmedim.
Oldu diyelim, atarsın, raporuna yazarsın.
Hakem zeki ve akıllı olur.
O kulübün doktoru girmez, acil bir durum olduğunda zaten diğer takımın doktoru sahaya istemesen de dalar.
Protokolde de mutlaka bir doktor vardır.
Sen doğruyu uygulamak iste, yeter ki.
Minik bir anımı anlatayım.
Unutmam mümkün değil.
İzmir Atatürk Stadı 3 Nolu Yan Saha, takımların adını vermiyorum.
4 Nolu'ya bakan kaleye atak var.
Kornerden top kaleden döndü ceza yayının orda, top.
Bir ses geldi, çarpışma sesi dong diye, duydum.
Kaleci yerde, kafasını kale direği çarpmış, hem de köşeli olan eski kalelerden, 1 numara yerde.
Gördüm, ne yapsaydım ?
Top da cezaalanı içinde, bir yerde.
Hiçbir şey düşünmeden sağlıkçıyı çağırdım.
Herkes dondu kaldı.
O andan itibaren yemişim atağını, yemişim golünü.
Hakem atışıyla başlatırsın olur biter.
Ya o çocuk göz göre göre ölseydi.
Unutmayın, unutmayalım.
Maçın tekrarı var, her şeyin kolayı var, giden cana olur geri asla gelmez.
Hatta ambulans bile sahaya girdi, izin verdim.
Cebelleştiğimi gören en agresif futbolcu bile hak verdi, hatta maçı bitir diyen de oldu.
Sonra haberi geldi, beyin travması geçirmiş.
Kanama yok, bilinci açık, hastaneye de gittim, yaşıyordu.
Haberciydik o zaman da kendi haberimizi yapmadık, yaptırmadık.
Yaşadı ya, o yeter, gerisi hikâye.
Bir daha maç vermeseler de umurumda değildi.
Sizlere başka bir mizansen yazayım.
Yok artık demeyin, olabilecek bir şey.
Top diğer yarı alanda, herkes orda.
Bu tarafta bir tek kaleci var, herkesin sırtına ona dönük, dikkatler karşı tarafta.
Kaleci birden düştü, ayakları titriyor, sırtüstü yatıyor.
Sağlıkçı, saha doktoru gördü.
Ne yapacak ?
Hakemden izin mi alacak ?
Bekleyecek mi ?
Dalar sahaya.
İnsan hayatına uygun, kurallara uygun olmasa da.
Ambulans ters yönden gidiyor da, sağlıkçı ters bir durumda niye izin beklesin ?
İşini cılkını da çıkartmayacağına göre.
Tek bir seçenek kalıyor.
Zaman geçirmek, takımına menfaat sağlamak, o kadar.
Hipokrat yemini ettiğine göre, onun, onların işi canla, sağlıkla, maçla işleri olmaz.
Maçı değil oyuncusunu izliyor.
Amigo değil ki onlar, canımızın emniyetleri.
'Sağlıkçı olmadan maçı oynatmasın, başlatmasın hakemler, talimat değişmeli' diye yazıyorum, yazıyorum.
Bangır bangır geliyor.
Tehlikenin farkında mısınız ?
Boşuna yazmıyoruz.
Can herkeste var, herkesin de yaşamaya hakkı var.
Gerisi de teferruat, o kadar...