Adı Tahir Atkır, 94 yaşında Tahir amca, Tahir emmi
Koca bir ömür, dimdik ayakta.
Ailesinin hepsi vefat etmiş.
Tek başına yaşıyor.
Konu komşu destek olsa da.
Kendi işini kendi görüyor, maşallah.
Üçü bir arada içti, gözümün önünde.
Üç adet de kesme şeker attı.
Biz içsek çarpıntı oluruz, ateş basar.
Aklı başında, hafızası yerinde.
Temiz hava, doğal gıda.
Doğma büyüme İzmir Ödemiş ilçesi Çaylı Mahallesi'nden.
Kendi deyimiyle, 'Buralarda benden yaşlısı yok'.
1929 doğumlu.
Atatürk vefat ettiğinde 9 yaşında imiş.
Kim bilir neler gördü, neler yaşadı.
Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Köylü milletin efendisidir' sözünün hakkını veren bir efendi adam, kasketli emmim.
Haber Hürriyeti Gazetesi'nden deneyimli gazeteci duayen üstadım, ağabeyim İbrahim Irmak önderliğinde açılan 4 bin kitaplı Çağlayan Irmak Kütüphanesi açılışı sonrası, 'gayfede oturup duruken' gördüm, iki çift laf edelim gari, dedim.
İyi de ettim.
Yedi göbek sülalemin Ödemişli olduğunu hesaplarsak Tahir emmi gibi, kasketli, ağırbaşlı çok sayıda insan gördüm, yaşadım.
Recep (İrcep) dayım ile Mehmet dayım, büyük dayılarım rahmetli annem Nimet Aydınoğlu'nun dayıları.
Dedem Hamdi Efe, Hamdi Aydınoğlu.
Bana 'kırmızı kuru, yeşil taze ama acı çok acı' biberleri sevdiren adamdır dedem.
'Yaz kış ye hasta olmazsın' derdi, hala uygularım, yerim.
Ceketinin sol cebinde her daim biber vardı.
Urgancı Şevket amca, Mehmet Şevket Burgaz.
Kocaman atına bindiğinde o eski taşlı sokaklar, sağlıklı, çamur olmaz, su birikmez.
Tıkır tıkır nal sesleri.
Ayakkabı boyacısı garibim Tarzan.
Kebapçı Hafız, kebapçı Maşlak.
Sarraf Timuçin.
Mekanları cennet olsun.
Cumartesi günleri kurulan Ödemiş Pazarı'nın muhteşem havası, atmosferi, kokusu.
Bez, havlu, peştemal kokusuyla, peynir, kebap kokusunun karışımı enfes bir sanat eseri.
Özellikle yazları Ödemiş'in o dayanılmaz sıcağı.
Tayyare parkındaki tarihi bina.
Ve daha neler, neler.
Geldi birden aklıma.
Tahir Atkır emmimi, amcamı görünce.
Aklıma geldi ama hatırımdan, hiç çıkmıyor ki.
Kanatlanıp gittiler, melek oldular.
Tahir amcam sağ olsun.
Bu adamlar nereye bakıyor dedim ya, başlıkta.
Aramızda neredeyse 40 yıl, 40 yaş var.
Tahir amca yarına bakıyor.
Ne yaşayacağını ne yapacağını düşünüyor.
Yaşıyor anı, o anı.
Bense düne, geçmişe, bakıyorum.
Tezat belki ama.
Yaşam, hayat bu işte.
Ne yaşarsan sana, bana.
'Gezebiliyorken gez, yürüyebiliyorken yürü, yiyebiliyorken ye' der bir söz.
Yaşamın özeti.
Yarın garanti değil ki.
Tıpkı Tahir emmimin dediği gibi.
'Oturun bakem, ne yeğsiniz gari'
Köylü milletin efendisi.
Var mı ötesi, berisi...