Hakemliğe başlayan her gencin bir amacı vardır. Bizim dönemimizde değişik nedenler içerirdi. Kimi SGK için, isterdi. SGK dediysek Sosyal Güvenlik Kurumu'nun sigortası değil. Onu geçiniz. Amatör kümedeki binlerce hakem ile diğerleri sigortalı değil ki. Bunu biliyor muydunuz ? Yerlere çarptığınız hakemlerin sigortası yok. Evet, evet yok. Kelle koltukta gider gelirler. Gittik geldik yıllarca. İşi varsa, öğrenci değilse anca öyle sigortası olur, hastaneye gidebilir. SGK, serbest giriş kartı yani. Bu kart için hakemliğe başlayan da olurdu. Her maça ücretsiz girip izlemek için. Süper Lig hakemleri ya, işte onların her şeyi var. Ünlü olmak isteği, tanınmak, daha isim yapma var ya, sonuçta. Hakem olmasa kim tanır ki...
Para Geldi İşler Bozuldu
Para yoktu, TFF'nin verdiği yollarda erir biter, cepten verirdik. Zevk alarak yapardık. Hafta da maç dahil, en az üç kez duş, fiziksel aktivite, sosyallik ayrı bir güzellikti. Sahalar şimdiki gibi sentetik, yapma, petrol ürünlü, kanserojen etkili, çok sert, yaralayıcı, kapanmaz yara açanından da değildi. Çamurdu, top ilerlemez ama sağlıklıydı. Topraktı toz kalkardı. Toprak sonuçta, doğal. Taşlıydı, mıntıka temizliği yapardık. Harika çim sahalar arttı ardından, mis gibi kokardı, hele ki yağmurlu havalarda.
Adamcılık Yapmayın
VAR yoktu, AVAR yoktu iyi ki de yoktu. Kulaklık yoktu olsa fena olmazdı. Biz yine anlaşırdık, mimik, el işaretleri, bayrak vesaire. 4.hakem yoktu. Kapı gibi saha komiserlerimiz vardı, güvenilir insanlardı. Bizlere hep destek oldular. Gözlemci ne derse ne hissederse oydu. Kral gibiydiler. Şimdi öyle değiller. Çoğu maçımızda video çekimi olmazdı, sonraki yıllarda olsa da. Çok güzel yönleri de vardı, olumsuz engelleri de. Biz susmadık isyan ettik. 90'yıllarda. Hürriyet Gazetesi küpürü. Susmadık, sıra bize gelmedi.
Minnet Eylemem
Adamcılık her zaman her yerde olduğu gibi hakemlikte de vardı. Hatta biraz daha fazla idi. İlla birinin adamı olmak gerekirdi. Kimsenin adamı da olmadım, kimseye de minnet eylemedim. Telefon açtırmadım. Birilerini arattırıp nüfuzunu, kartvizitini kullandırtmadım. Başlarda sen çok iyisin diyenler, kalemi, yetkiyi eline geçirince. Yani MHK'ye gelenler, birden sırtlarını döndüler. Söz verdiklerini ihya ettiler, istekleri reddedemediler. Alakasız kişilere maç ver vere hakem ettiler. Bunların yöneteceği maçtan ne hayır beklersiniz ki. Adalet mi ? Bu tiplere ona göre gözlemci de gönderdiler. Düşük notlar almasın, genel sıralamada üstlerde kalsın diye. Haliyle bizim üstümüze çıktılar. Hakemiyle içli dışlı olanlar vardı. Hatta hakem arkadaşlarımın içinde MHK üyelerinin ve başkanının eşinin doğum tarihini ezbere bilen, evlilik yıldönümlerini takip edenler vardı. Kaleyi içinde fethederlerdi. Arar, tebrik ederlerdi. Çiçek, pasta gönderini de gördü bu can.
Çiçek Yollayanlar Kaptı Maçı
Diyeceksiniz ki ne var bunda. Çok büyük kibarlık, zarafet, centilmenlik diyeceksiniz, biliyorum. Ama öyle değil. Bildiğiniz yalakalık, öne geçme hırsı, insanı kullanma, menfaat duygusu. MHK üyesinin eşi çok mutlu olur, haliyle kocasına söyler, takip eder, 'O çocuğa' maç verir vermediğini sorar, başının etini yerdi. Koskoca üye de her konuda olduğu gibi, eşini dinler, o arkadaşlara maç üstüne maç verirdi. Sen sağ be selamet misali. Benim gibiler yerinde sayardı. Hakemliğine güvenmeyenler bunu yapardı. Ha bu arada alınganlık yapılmasın çok delikanlı, kocasından daha dürüst, düzgün MHK üyesi, gözlemci eşi, ablalarım, yengelerim vardı. Delikanlı ötesi. Bu işlere bulaşmadılar. Herkes kendini biliyor zaten.
Tercih Ettim Pişman Değilim
Benim de hakemlikte kırılma anım , bu adamcılık meselesidir. Daha yeni hakemim, yaş 21 filan. Klasmanda bile değilim daha. Hakemlik sayesinde gazeteci (!) olanlardan değiliz. Önce yazmaya, haberciliğe başladık. Biraz da popüleriz, az da olsa. Teklif geldi. O zamanlar şu an hiçbir şey yapmayan TFFHGD yoktu. İzmir Futbol Hakemleri ve Yardımlaşma Derneğimiz vardı, aslanlar gibiydi. Seçim zamanı. Ne bileyim haberim yok, bu işler nasıl olur bilmem. İki başkan adayı Yavuz Karaozan ile Oğuz Sarvan. Dönemin iki popüler hakemi, Oğuz hocam biraz daha ön planda. Teklif geldi Yavuz hocamdan, kabul ettim. Yönetim listesine aldı. Kabul ettim, seçimlere girdik. Az farkla kaybettik. Meğer orda da adamcılık varmış. Nerden bileyim. Seçimi kazananlar, tarafın elemanları taktı bana. İşler yokuşa sürüldü. Yıllarca sürdü bazı isimler için. 5-6 yılda sonra anca azaldı, etkisi. Kelebek gibi.
Herkesin Başına Gelebilir
Son günler yaşanan hakem kıyımı da buna benzer bir şey. Bunda da adamcılık var. Gruplaşma, ötekileştirme bunda da var. Birini veya birilerini bitirmek için, kurunun yanında yaş da yanar misali. Liste kalabalıklaştı. Zamanlaması yanlış. Bir de kulüpçüler istedi de böyle oldu. Yani oldu bittiye getirildi. Bu daha da kötü. Her hakemin başına gelebilir. Umarım etkilenmeden maçlarına devam ederler. İyi olmasını umut ediyorum. Hiçbir hakemin avukatı değilim. Başka hakemlerin aynı şekilde kıyım yapılırken sesini çıkarmayanların şimdi başına geldi. Etme bulma dünyası. Susmaya devam ettikçe de başa gelecek. Son günlerde yaşananlara, okuduklarınıza dair yazayım dedim. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Şükürler olsun iyi ki bu rezil ortamda hakemlik, gözlemcilik yapmıyorum. İnsanları parmağında oynatan 10-15 seviyesizle aynı ortamda değilim. Allah'ım dağına göre kar veriyor. Haber kutsal, yorum hürdür. Bu söz de hayal oldu ya, neyse...
Emektarlar İsyanda
Son günlerde yaşanan hakem kıyımı, kulüp yöneticilerinin bu konuda çok müdahil olmaları, zemin hazırlamaları Türk hakemliğine yıllarca emek veren duayen isimleri, emektarları, emekçi hakemleri hayli üzdü. Yani faallerin, onlara dokunmayan yılan bin yaşasın kararı, koskoca derneğin umurunda olmasa da. Faal olmayan hakemler, eski dernek başkanı Faik Köksal öncülüğünde toplanıyor. Katkı, destek vermek istiyorlar. 16 Mart Çarşamba günü saat 13'de BAL, Bornova Anaoldu Lisesi yanındaki Vizyon Spor Tesisleri'nde toplanacaklar. Görevde olan faaller umursama da. Böyle olaylar çok az yaşasalar da falla olmayanların, ağırına gidiyor. Neden mi ? Çünkü onlar bu camianın gerçek sahipleri de ondan. Onlar hancı, hakkına sahip çıkmayanlar yolcu. Teşekkürler güzel insanlar, Faik Köksal hocam...