Son yıllarda eş, dost akraba meclisinde konuşmalarda ailede mevcut gençlerin evlilik durumu sorgulandığında aileler gerek kız tarafı, gerekse erkek tarafı olsun gençlerin evlenmek istemediğini dile getiriyor. Peki neden diye sorguladığınızda yuvarlak bir cevap veriliyor.
- Evlenecek erkek /kadın yok.
Evlenecek erkek veya kadın derken peki beklentiler neler ki bulunamıyor sorusu akla geliyor.
Özellikle Türkiye'de evlenen sadece çiftler olmuyor. Aileleride bir nevi evlenmiş oluyor. Dolayısıyla erkek veya kadın da kararlarını aslında bireysel veremiyor. Verdiğini sanıyor belki ama birtakım değerler, beklentiler ve dayatmaların etkisini farkına varmasada taşıyor.
İnsanı bu konuda girdaba sokan ilk etmende beklentiler oluyor. Hele ki beklentiler dozu kaçmış bir hal aldıysa.
Beklentide ilk sırayı maddiyat alıyor. Yakın zamana kadar evlilik kararlarında çoğunlukla kız tarafı maddiyatı ön planda tutarken şimdilerde erkek tarafı da maddiyatı önemsiyor. Peki neden maddiyat ilk sırada diye düşünecek olsak her iki tarafa da hak vermemek mümkün değil.
Gittikçe zorlaşan ekonomik yaşam maalesef manevi değerleri geri planda tutmaya neden oluyor. Lüks yaşam hayali bile kurulamıyor. Çünkü geçinmek bile zar zor oluyor. O da her iki tarafta çalışıyor ise.
Ekonomik zorlukların ve taleplerin uzantısında bencilleşmede gizliden gizliye devreye giriyor aslında.
Eskiden bir erkek ve kadın özel arkadaşlık yapar iken gitmiş oldukları lokanta ve benzeri yerlerde hesabı erkek öderken, artık erkekler ortaklaşa ödemek istiyor. Bu durum kimi kız tarafı için çok rahatsız edici oluyor ve baştan ilişkiye nokta konuyor. Oysa ki bulunulan zaman sürecinde anlayış ile karşılanması gerekiyor. Öncelik başka kriterler olması göz ardı ediliyor.
Bir başka beklenti genellikle erkeğin partnerinden yakın ilişki istemesi. Bu konuda bazı kişiler olumlu yaklaşırken bazıları sıcak bakmıyor. Sıcak bakmama nedenleri de ya muhafazakar oluşları ya da kullanılmış duygusuna girmek istemiyor. Çünkü ilişki bazen güven sorunu yaşıyor.
Burada şu düşünülebilir. Evlilik öncesi ileri düzey yakınlık birliktelikte bıkkınlık yaratabilir mi? Kolay elde edilebilirlik çiftler arası cazibeyi, heyacanı öldürebilir mi?
Gelelim bir başka beklentiye ki burada tarafların yaşamsal özgürlüklerini kısıtlanması. İster kıskançlık deyin ister bencillik ilk başlarda insanın ruhunu okşasada bir süre sonra ızdarap haline dönüşüyor. Sevgi dolu bir birliktelik olsa bile sevgi özgür olma isteğinin gerisine düşüyor.
Aileler... Her iki tarafta ailesine düşkün ama partnerinin ailesini geri planda tutmak istiyor. Veyahut ya kız ya da erkek abartılı bir şekilde ebeveynine bağlı bireysel hareket edemiyor.
Güven... Her iki tarafın önemsediği ama nedense hep karşı tarafta eksik duyduğu...
Modern çağ dediğimiz oysa ki gittikçe dejenere olan manevi değerler, sosyal medyanın dizginlenemez hale gelişi her iki tarafı hataya sürüklediği gibi ilişkide en önemli duygu sevgi eriyip gidiyor. Çünkü saygı devreden çıkıyor, dolayısıyla sevgi beslenemiyor.
Şu bir gerçek ki sevginin gıdası saygıdır. Saygı söz konusu olunca akla eskilerin görücü usülü geliyor. Hoş o zamanlarda da farklı sorunlar olsada temelinde ki saygı ve sonradan sevgiye dönüşen birliktelik daha istikrarlı ve seviyeli oluyormuş. Çünkü bu ilişkide olmazsa olmaz sabır, sadakat ve ahlak saç ayağı oluşturuyor aileyi saygın hale getiriyormuş. Elbette istisnalar oluyormuş ama o da kaideyi bozmaz.
Laf görücü usulü evliliğe gelmişken o günler geri gelsin diyemeyiz elbet. Ama modern bakış açısıyla niye olmasın? Büyükler, eş dost devreye girerek, tanıştırma sonrası devreden çıkarak belli bir süre tanıma, ısınma sonrası karar verilebilir.
Üstelik şöyle düşünülürse aracı olan kişiler aşağı yukarı adayları tanıdığı için isabetli karar vermiş olabilirler.
Gönül ister ki her iki tarafta mutluluğu yakalasın.
Çokca sevgi ve saygı, birer tutam merhamet, sabır, anlayış ve illa ki dürüstlük...
Peki zor mu? Niyeti güzel olan için hiç de zor değil.
Nazım ne demiş,
Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan bir şeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Evlilkten kaçınılma nedeni günümüzün koşullarına ayna tutarak değerlendimişsiniz. Belirlenen nedenlerin altına imzamı atıyorum. Bu ekonomik koşullarda evlilik zor zanaat hâline gelmiş durumda. Tutku ki bu konu aşıldı. Başka etmenlerde var. Aileler, güven, sevgi ve saygı. Partnerlerin ailelere karşı önyargılı oluşu, dengeli bir ilişki kurulamayışı, bencillik, kıskançlık vb. Evliliği erteleten ve aynı zamanda sıradanlaştıran olgular. Bunlara rağmen izdivaçlar yok mu? Var elbette. Lakin her an sallanan evliklere de tanıklık ettiğimiz bir realite. Peki ne yapmak gerekiyor? Asıl irdelenmesi gereken konu bu. Selamlar.