SONBAHARI SÜPÜRÜYORDU KADIN
Hava da ısırıyor hani... Yazın ne de rahattı balkonu yıkamak,çamaşır asmak. Hoş bu yıl yaz bitsin artık dedi herkes. Çok da şikayet etmedim sıcaklardan. Oysa ki stresli günlerimde olmuştu hayli.
Ev terliğini sakince çıkardım, balkon terliğini giyerken gözüm bir süredir olduğu gibi karşı çapraz apartmanın altıncı katına takıldı yine. Panjurları çok az aralık bırakılmıştı bugün. Yine merak ettim adının sadece Sibel olduğunu bildiğim komşu kadını.
Oysa yapım gereği çevreme çok meraklı biri değilimdir. Ama bu başka bir şeydi.
Yaklaşık bir iki ay önce kavga olduğu aşikar bir erkek ve bir kadın sesi ilişmişti kulağıma. Bizde ayıptır bakılmaz. Ev halidir çünkü. O yüzden pencere kenarına hiç ilişmedim. Ancak üç beş dakika sonra erkeğin sesi daha gür ve panik içinde geliyordu.
-Yapma Sibel, yapma!
Duramadım. Neyi yapmamalıydı? Bu adam niye bu kadar acı bağırıyordu ki?
Şuursuzca koştum pencereye. Aylardan Eylül başı olduğu için zaten pencere açıktı.
Aman Tanrım! Sibel'in belinden aşağısı pencereden sarkmış bir eli çerçevede, diğer eli boşta bir aşağı bir arkasına bakıyor.
Beş on saniye geçmedi ki öne meyil verdi. Aklım çıkacak sandım ve bağırdım avazım çıktığı kadar o her gittiğim yerde ayırt edilen soprano sesimle
-Hayır!
Nasıl bağırdıysam kadın duraksadı. İşte tam o esnada eşi olduğunu düşündüğüm adam kollarından yakaladı ve içeri çekti Sibel'i
Çok şükür dedim içimden. Başladım hüngür hüngür ağlamaya. Bir kadını bu raddeye getiren ne veya neler olmuştu diye sorguladım kendi kendime...
Anladığım kadarıyla fiziksel şiddet değildi bu olaya sürükleyen kadını. Bişeyler onu yormuş ve doyma noktasına gelmişti. Kendini çaresiz hissetmişti ki ölümü kurtuluş görmüştü...
O gün bugündür her balkona çıktığımda gözüm ilk o pencereye ilişiyor istemsiz. Olay sonrası hemen takdırdıkları panjur çoğu zırh gibi kapalı, yada yarı açık oluyor. Sibel nasıl diye merak ediyorum.
İşte bugün de ilk gözüm ilişiyor o pencereye. Panjur arkası gizemli alabildiğine...
Gözüm aşağı karşı bahçeye ilişiyor sonra. Adını hep unuttuğum komşum elinde uzun sapıyla çalı süpürgesini kavramış, kurumuş yaprakları dövercesine süpürüyor. Gözlerimi alamıyorum ondan niyeyse...
Sonra kelimeler düşüyor yüreğimden kaleme...
Aylardan Ekimdi
Sonbaharı süpürüyordu kadın
Biraz ürkek, biraz şaşkın
Eskimiş anılarını incitmeye korkar gibi
Güçsüz bir kol edasıyla salınıyordu bahçede...
Arada doğrultuyordu belini
Ağrıyordu besbelli.
Yıllar yormuştu elbet
Gözlerinin feri çoktan gitmiş
Göz kapakları hafif pörsümüş halde
Boş bahçe duvarına takılıyordu gözleri
Boş duvar sinema perdesi olmuştu onun için.
Başrolde olduğunu gördüğünde
Gülümsedi önce
Sonra her ne gördüyse kasıldı yüzü
Önce dudaklar gerildi istemsiz
Göğsü bir inip bir kalkıyordu adeta
Sonra duruldu yavaştan
Gülümsedi yine
Hatta hatta kahkaha atacak kadar...
Her nasılsa feri gitmiş gözler ayıldı birdenbire
Elinde çalı süpürgesi
Üşüyen ayaklarını hissetti kendine geldiğinde
Aylardan Ekimdi
Sonbaharı süpürüyordu kadın
Bahçesinde...
Belgin Koçer