21 Eylül Dünya Barış Günü kutlamaları kapsamında İzmirli sanatçılar Kurtuluş Savaşı’mızın ilk kurşununu sıkan, ilk şehidimiz Hasan Tahsin’in anıtı önünde buluşacakMerkezi İzmir’de olan ve 35 ülkede temsilciliği bulunan Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği (UASB ) öncülüğünde; Maskizm masklı canlı performanslar ve barış şiirleri okuyacak olan İzmirli sanatçılar fener alayı ile Cumhuriyet meydanına, oradan da Kıbrıs Şehitler caddesi girişine kadar yürüyüş yaparak Türkiye’ de ilk defa 21 Eylül Dünya Barış Gününü farklı kutlayacaklar.
Dernek Başkanı Şair Yazar Dr. Ümit Yaşar Işıkhan’ın Dünya Barış Günü’nün 1 Eylül ‘de mi, 21 Eylül’de mi kutlanmalı konusunda yaptığı açıklamada;
“Dünya Barış Günü” kutlamaları ile ilgili farklı tarihlerin olması, barış talebimizi ve önceliğini değiştirmez; ama bu farklı yorum ve uygulamalara değinerek başlamak istiyorum.1 Eylül mü, 21 Eylül mü? Önce tarihsel olarak netleşmemiz gerekiyor.
Sovyetler Birliği öncülüğünde Varşova Paktı’na bağlı ülkeler ve diğer ülkelerdeki sol hareket, 1939 yılında Nazi Almanya’sının Polonya’yı işgal etmesi ile başlayan 2.paylaşım savaşının başlangıcı olması sebebiyle BM tarafından 1945 yılından başlamak üzere 1 Eylül gününü hep “Dünya Barış Günü” olarak kutladı. Ancak 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin ve Varşova Paktı’nın dağılması sonucunda, 1 Eylül, resmi kutlamalardan çıkarılmıştır.
Çelişkilerle geçen süre içinde; 1999 yılında İngiliz film yapımcısı Jeremy Gilley’in dünyada devam eden savaşlara tepki ve kıyımlara dikkat çekmek adına, “Hiç değilse dünyada bir gün savaş olmasın” kampanyasının diğer ülkelerde de ilgi görmesi ve desteklenmesi sonucunda BM 7 Eylül 2001 tarihli oturumunda “21 Eylül-savaşsız bir gün-Uluslararası Barış Günü” olarak kutlanmasına karar verildi.
Yani dünya Barış Günü 160 ülkede 21 Eylül de kutlanmaktadır.
İşin ilginç yönü; eski Varşova Paktı’na bağlı ülkelerin bile kutlamadığı 1 Eylül Dünya Barış Günü, ,yalnızca geleneklerine çok bağlı olan Türkiye ve KKTC ‘de kutlanmaktadır. Biz veya bütün dünya kutluyor da bir şey mi değişiyor…
Hayır! Bugün bile dünyanın birçok ülkesinde savaşlar, kıyımlar, katliamlar, göçler daha da artmış olarak devam etmektedir. Bu koşullarda bütün sanatçılar, bilim insanları ve aydınlar olarak her gün Dünya Barış Günü olmalı; savaşa ve savaş endüstrisine karşı her yerde, her zaman tavır koyup yaşamı savunmalıyız. Bugünün en belirgin anlamı; küresel barışın sağlanması için bütün insanlığın sağduyuya davet edilmesi, silah sektörüne yapılan yatırımların sonlandırılması ve insanlığın refahı için zemin hazırlanmasıdır.
Ama gelin görün ki, öyle olmuyor…
Milyonlarca insanın öldüğü iki büyük dünya savaşından sonra da halen adı konmamış 3.Dünya savaşında yine milyonlarca insan ölmekte, ülkelerinden sürülmekte, doğal hayata tamir edilemeyecek kadar zarar verilmektedir.
Biz sanatçılar olarak, her zaman ve her yerde savaşa karşıyız. İnsanların barış içinde yaşamaları ve çoğalarak umutlarını gerçekleştirmeleri için yol açmak veya açılan yolu aydınlatmakla görevliyiz. Savaşta hep yoksul insanlar, mazlum halklar ve hiçbir suçu olmayan çocuklar ölüyor. Ve savaş; genellikle aynı ırkçı, şoven ve emperyal emelleri olan ülkeler tarafından çıkarılıyor.
Bu nedenle bizler, sanatçılar güçlünün değil, haklı olanın, zalimden yana değil mazlum halkların yanındayız. Onların sesi soluğu ve umudunu taşımakla yükümlüyüz. Tarih boyunca da böyle olmuştur.
Bugün Dünya Barış Günü
BM tarafından, Bugün bütün dünyada, bütün ülkelerin ve tüm insanların düşmanlıklarını ve savaşı 24 saat süreyle durdurulması ve küresel ateşkesin ilan edildiği gün olması amaçlanmıştır. Bu amaçla; bugün BM merkezinde bulunan ve tüm dünya çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretilmiş “Barış Çanı” üzerinde “Çok Yaşa, Mutlak Barış” yazısı kazınmıştır.Tüm dünyada aynı gün, saat 12.00 de barış çanı çalınmakta ve savaşta ölenler anılmaktadır.
Kardeşlerim, buradaki ironiyi görüyor musunuz…
Yeryüzünde bütün kıyımları yapan, savaşları başlatan ve milyonlarca insanı öldürerek soykırım uygulayan BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve diğer emperyal ülkeler, çok üzülüyorlarmış gibi utanmadan öldürdükleri insanları anmak için kendi güdümlerindeki BM merkezinde Barış Çanı’nı çalıyorlar; hem de babasını öldürdükleri çocuklardan topladıkları bozuk paralardan eritilerek yapılmış olan çanı… BM Güvenlik Kurulu’nda bulunan bütün ülkeler ve diğer emperyal güçlerin sömürgeleştirmek ve mevcut kaynaklarına el koymak için dünyada yaptıkları soykırımın baş sorumlusu ve kan emicileri iken, insan hakları savunucusu olmaları tarihin ve hayatın en büyük çelişkisidir.
Şehirleri içindeki insanlarla yakanlar onlar,
ormanları yakan, denizlerimizi kirleten onlar,
insanları kendi menfaatleri için kullanıp yok eden onlar,
hayvanları yok eden onlar, özgürlüklerin, adil ve eşit bir hayatın düşmanı onlar.
İnsanların ömrünü biçen, yaşamını şekillendiren; ekmeğin küçüklüğü, suyun arta kalanı, gecenin karanlığı, gündüzün acısını, ölümün yangınını, derinliğin karanlığını, sahtekarların ve satılmışlığın pelerinini ören ve üzerimize örten onlar
İnsan hakları havarileri maskeleri altında kurt, insanlığa bakarken tilki, halkların umutlarına yılan, direnenlere aslan, çıkarlarına karşı çıkanlara karşı fil olup geleceği ve hayatı ezen, yok eden onlar…
Son yaşadığımız yüzyıla bakalım…
Yalnızca Filistin’de İsrail’in uyguladığı soykırıma hala ses çıkaran batılı ülke yok. Hatta el altından soykırımı desteklemeleri utanç vericidir…Ne kadar kolay söyleniyor; bu yüzyılda 100 milyon insan öldü, milyonlarca hayvan ve doğa harap oldu…
200 milyon evsiz, anasız, babasız, çocuksuz, vatansız, aç ve çıplak kaldı…35 ülkede temsilcisi bulunan Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği olarak başta Amerika olmak üzere, bütün emperyal güçleri ve soykırımcı katil İsrail’i şiddetle protesto ediyoruz. Bugün 21 Eylül Dünya Barış Günü. Ve bütün gücümüzle bağırıyoruz: Yaşasın Barış! Yaşasın mazlum halkların kardeşliği!